For at give dig den bedst mulige oplevelse bruger dette websted cookies. Gennemgå vores Fortrolighedspolitik og Servicevilkår for at lære mere.
Forstået!
Indhold leveret af Aydan Ermiş. Alt podcastindhold inklusive episoder, grafik og podcastbeskrivelser uploades og leveres direkte af Aydan Ermiş eller deres podcastplatformspartner. Hvis du mener, at nogen bruger dit ophavsretligt beskyttede værk uden din tilladelse, kan du følge processen beskrevet her https://da.player.fm/legal.
Want to ditch the big wedding and elope? This episode's for you! Jenny Mac, creator of New York City-based Eloping is Fun, joins us this week to chat about the next steps after deciding to elope, as well as the creative ways couples are balancing traditions with a more intimate elopement or micro-wedding. Find Eloping is Fun on Instagram at @elopingisfun and their website elopingisfun.com Visit thebridechilla.com for all the latest news! BriteCo: Modern Insurance for Modern Milestones. Visit brite.co/bridechilla/ for a fast, free quote today and unlock peace of mind knowing you're covered. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices…
Indhold leveret af Aydan Ermiş. Alt podcastindhold inklusive episoder, grafik og podcastbeskrivelser uploades og leveres direkte af Aydan Ermiş eller deres podcastplatformspartner. Hvis du mener, at nogen bruger dit ophavsretligt beskyttede værk uden din tilladelse, kan du følge processen beskrevet her https://da.player.fm/legal.
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz.
Indhold leveret af Aydan Ermiş. Alt podcastindhold inklusive episoder, grafik og podcastbeskrivelser uploades og leveres direkte af Aydan Ermiş eller deres podcastplatformspartner. Hvis du mener, at nogen bruger dit ophavsretligt beskyttede værk uden din tilladelse, kan du følge processen beskrevet her https://da.player.fm/legal.
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz.
Her içsel yolculuk bir hatırlamayla başlar. Ve her hatırlama, bizi yepyeni bir hâle taşır. Bu seride attığın her adım… Kendine duyduğun güveni yeniden inşa etti. Şimdi artık sadece geçmişi anlamıyor, kendini yeniden şekillendiriyorsun. Bugün eski hikâyeleri bırakıyoruz. Üzerimize yapışan tanımları, başkalarının gölgelerini, “yetersizim” diyen o eski sesi geride bırakıyoruz. Çünkü şimdi sen, kendini yeni baştan tanımlıyorsun: Işığınla, cesaretinle, duruşunla ve özünle. Bu sen, kendini yaratan, kendine yer açan, kendine güvenen yepyeni bir ben. Bugün son adımı atıyoruz. Ve bu adım, artık geçmişin değil, özgüvenle yazılan yeni bir hikâyenin başlangıcı oluyor.…
Bazen bir şeyleri anlamak zaman alır. Ve bazı duygular vardır ki, ancak derinleştiğimizde hayatımıza yerleşir. Bugün artık sadece hissetmekle kalmıyoruz… İçimizde yeşerttiğimiz güveni toprağa köklendiriyoruz. Kararsız değiliz, ürkek değiliz, kendimizden kuşku duymuyoruz. Bugün, kendimize duyduğumuz güveni sahipleniyoruz. Bu özgüven, geçmişte kazanılmış bir ödül değil. O hep vardı. Şimdi ona yer açıyor, onu hayatın tam ortasına yerleştiriyoruz. Konuşmamızda, seçimlerimizde, adımlarımızda… Gücümüzle, ışığımızla, niyetimizle kök salıyoruz. Çünkü özgüven gösterilmez, yaşanır. Ve biz artık yaşıyoruz: Özgüvenimizle hayata kök salıyoruz.…
Bazı günler anlatmak zor gelir. İfade etmek, açıklamak, ispatlamak yorucudur. Sanki var olabilmek için sürekli bir şey olmalı, bir şey başarmalı, bir etki yaratmalıymışız gibi. Ama ya sadece “olmak” yeterliyse? Ya sadece içimizdeki varlığı bilmek, bu dünyanın tam da ihtiyacı olan şeyse? Bugün, o sade bilmeye yaslanıyoruz. Etiketlerden, rollerden, kanıtlardan sıyrılıyoruz. Ve yalnızca kendi iç sesimize kulak veriyoruz. Çünkü bazen “Ben ne olduğumu biliyorum.” demek enyüksek özgüvendir. Ve o bilme hâli, dış dünyanın karmaşasında köklenmenin anahtarıdır. Bugün anlatma, ispatlama, gösterme çabasından uzaklaşıyoruz. Sadece varlığımızı tanıyor ve içimizdeki sesi onurlandırıyoruz. Çünkü Ne olduğumu biliyorum. Bu bana yeter.…
Hayat boyunca pek çok aynada kendimize bakarız. Öğretmenlerin, arkadaşların, ebeveynlerin, toplumun aynaları… Ve zamanla bu aynalar bizim kim olduğumuzu tanımlamaya başlar. Ama ya onlar bulanıksa? Ya o yansımalar, bizim içimizdeki gerçekliği yansıtmıyorsa? Başkalarının bakışlarından şekillenen bir özgüven, çabucak sarsılabilir. Çünkü dıştaki aynalar kırılabilir. Ama içteki öz… daima yerindedir. Bugün, o dış aynalardan çıkıyoruz. Kendimize, kendi gözümüzle bakıyoruz. Kendi değerimizi, içsel bir yerden hatırlıyoruz. Ve diyoruz ki: Başkalarının aynasından çıkıyorum. Çünkü ben, kendi içimin en doğru yansımayım.…
Hayatta bazen adımlarımızı yavaşlatan bir şey olur: Kendimize olan inancımızın sarsılması. Bir başarısızlık, bir yorum, bir beklenmedik sonuç… Ve sonra içimizde bir ses başlar: "Acaba yapabilir miyim?", "Yeterli miyim?" Ama bu sorular, çoğu zaman inancımızın bittiği değil,yeniden inşa edileceği noktalardır. Çünkü inanç, bir kez sahip olunup unutulan bir şey değildir. İnanç… beslenir, derinleşir, yeniden canlanır. Bugün kendine yeniden güvenmeyi seçiyorsun. Adımlarını içten bir inançla güçlendiriyorsun. Ve diyorsun ki: Kendime olan inancımı derinleştiriyorum. Çünkü sen varsın. Ve senin içindeki o güç, hâlâ burada.…
Bazen en sağlam sandığımız dayanaklar yıkılır. İnsanlar gider, roller değişir, alıştığımız şeyler kaybolur. Ve biz, bir boşlukta kalırız. İşte tam o an, içimizde duran asıl dayanağı fark ederiz: Kendimiz olmanın gücünü. Koşulsuz, maskesiz, çabasız… Sadece “kendin” olduğunda da değerli, yeterli ve sağlam kalabilmenin huzurunu. Bugün bu içsel temele yaslanıyoruz. Çünkü en derin güven, en büyük destek… Kendi içimizde kurduğumuz sadık bağdan doğar. Hazırsan, o bağa sarılalım. Ve içtenlikle diyelim ki: Kendim olmak, en büyük dayanağım.…
Bazen sığamadığımızı hissederiz. İnsanlara, ortamlara, beklentilere… Sanki olduğumuz gibi değil de, olmamız gereken biri olsaydık daha çok kabul görürdük. Ama gerçek aitlik; uyum sağlamak değil, kök salmaktır. Dünyaya, hayatımıza, bedenimize ve duygularımıza: Olduğumuz hâlimizle “evet” diyebilmektir. Bugün, kendimizi dışarıdan şekillendirmek yerine, içeridentanımayı seçiyoruz. Kusurlarımızla, iniş çıkışlarımızla, her hâlimizle… Dünyada bir yerimiz var. Ve o yer, başkalarının çizdiği değil; bizim içtenlikle var olduğumuz alandır. Bu bölüm, aitlik hissini özümüzden inşa etmek için. Hazırsan, köklenmeye başlayalım. Çünkü sen; her hâlinle bu dünyaya aitsin.…
Kaç kere kendimizi ispatlamaya çalıştık? Kaç kere birilerinin "aferin"ini duymadan kendi değerimizi göremedik? Hayat, çoğu zaman bizi değerimizi dış dünyadan almaya iknaetmeye çalışır. Sahip olduklarımız, başardıklarımız, başkalarının bize söyledikleriyle… Ama içimizde sessiz bir hakikat vardır: Varlığımız, olduğu gibi değerlidir. Hiçbir koşula, başarıya, role ya da etiketle tanımlanmaya ihtiyaç duymaz. Bugün, kendimize dışarıdan değil içeriden bakıyoruz. Ve bu bakışta koşulsuz bir değer duygusu filizleniyor. Biz olduğumuz hâlimizle yeterliyiz. Ve bunu sadece bilmek değil, hissetmek istiyoruz. O hâlde şimdi duralım. Derin bir nefesle, içimize doğru bir adım atalım. Çünkü varlığımızın değeri, sadece "var" olmamızdan gelir.…
Bazen bir kelimeyi söylerken duraksarız. Bazen bir hissi dile getirmeden önce, ne düşünürler diye bakarız. Ve zamanla, içimizde olanla dışarıda gösterdiğimiz şey birbirinden uzaklaşır. Ama özgüven, kendiliğimizi sansürlemeden ortayakoyabilmektir. İçimizden geldiği gibi davranmak, ruhumuzun görünür hâlidir. Bu hâl, en samimi, en dokunaklı, en gerçek olanıdır. Ne eksik, ne fazla… sadece biz. Bugün, dışarıdan nasıl göründüğümüzü değil; içeriden nasıl hissettiğimizi merkeze alıyoruz. Maskeleri, rollerimizi, başkalarının beklentilerini bir kenara bırakıyoruz. Çünkü kendimiz gibi var olduğumuzda, dünya da bize gerçekten yaklaşmaya başlar. Ve işte bu, özgüvenin en sahici hâlidir.…
Cesaret, her zaman büyük kararlar almak değildir. Bazen içimizdeki o küçük sesi dinlemek, bazen “ben böyle hissediyorum” diyebilmek, bazen de artık yürümeyen bir şeyden çekip çıkabilmektir. Ve biz bu cesareti dışarıda aramayız. Çünkü o, zaten bizim doğamızda vardır. Baskı altında ezilse de, unutulsa da, bastırılsa da… O cesaret, içimizde bir yerlerde bekler. Bugün, o yerin kapısını aralıyoruz. Korkularla kavga etmeden, başkalarının onayını beklemeden, yaşamın tam ortasında kendi adımlarımızla ilerliyoruz. Çünkü cesur olmak, sadece ileriye gitmek değil; kendi doğana sadık kalmaktır. Hazırsan, bugün içindeki o doğru cesaretle buluşma zamanı.…
Bazen düşeriz. Beklentilerimizin gerisinde kalırız. İstediğimiz gibi gitmez her şey… Ve tam da o anlarda, kendimize dair inancımız sarsılır. Sanki başarı, sevmenin şartıymış gibi. Ama özgüven; sadece zirvedeyken değil, aşağıda da kendi yanında kalabilmektir. Hata yaptığında yüzünü çevirmemektir. Kırıldığında kendini yargılamadan tutabilmektir. Bugün, mükemmel olmadığımız hâlimizle yanımızda durmayıseçiyoruz. Çünkü gerçek güven, sadece güçlü yanlarımızdan değil, kırılganlıklarımızı da sahiplenebilmekten doğar. Hazırsan… Bugün, başarıya değil; kendine olan sadakate odaklanıyoruz. Ve her durumda, kendine eşlik etmenin ne demek olduğunu hatırlıyoruz.…
Bazen en çok da görülmeye çalışırken yorgun düşeriz. Beğenilmek, onaylanmak, takdir edilmek… Tüm bunlar insan olmanın doğal parçaları. Ama ışığımızı sadece dışarıdan gelen hayranlıkla beslemeye çalıştığımızda, içimizdeki kaynakla bağımız zayıflar. Bugün başka bir yerden bakıyoruz parlamaya. Görünmek için değil, içten gelen bir çağrıyla... Kendini ispat etmek zorunda olmadan... Kendi özünden çıkan ışığı paylaşmanın hafifliğiyle… Çünkü gerçek parlaklık, dışarıdan değil içeriden başlar. Ve başkalarının gözünden önce, kendimizin tanığı olduğumuzda özgüvenimiz köklenmeye başlar. Hazırsan, bugün kendi iç ışığını başkasının yargısındanözgürleştiriyoruz. Ve kendi parıltının kendine yettiğini hatırlıyoruz.…
Bir şeyi istemediğimizde “hayır” diyebilmek… Bir şey bize iyi gelmediğinde uzaklaşabilmek… İşte tam da burada başlar içsel gücümüzün sesi. Sınırlar, sevgiye engel değil; sevginin sağlıklı akabilmesiiçin bir çerçevedir. Ne hissettiğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu bilmek… Ve o ihtiyaçlara sadık kalmak cesaret ister. Bugün, kendi içsel alanımızı tanımlıyoruz. Kimseye duvar örmeden ama kendimizi de ihmal etmeden… Nerede başlıyorum, nerede bitiyorum; bunun farkına varıyoruz. Çünkü özgüven sadece görünmek değil, aynı zamanda gerektiğinde geri çekilebilmektir de. Ve hatırlıyoruz: Sınırlar çizdiğimiz yer, kendimize sadık kaldığımız yerdir.…
Bugün… Kelimelerimin değeriyle buluştuğum bir güne uyanıyorum. Artık kendimi susturmayı, içimde olanı bastırmayı değil, kendime yer açmayı seçiyorum. Kelimelerim sadece ses değil, aynı zamanda varoluşumun izleri. Konuştuğumda, paylaştığımda, ifade ettiğimde; yalnızca bir şey anlatmıyorum—aynı zamanda kendimi inşa ediyorum. Ve bugün, sesime yer açıyorum. Duyulmak için değil, kendimle bağlantı kurmak için… Onay almak için değil, kendi varlığıma sadık kalmak için… Çünkü söyleyecek sözüm var . Ve o söz, hayatımda anlam bulmak için doğru yerini bekliyor. Bugün ona yer açıyorum. Bugün kendime kulak veriyorum.…
Kaç kere, gerçekten istemediğimiz şeylere “evet” dedik? Kaç kere, kendi sesimizi bastırıp bir başkasının takdirini bekledik? Toplum, aile, arkadaşlar, sosyal medya... Hepsinden küçük dozlarda “onay” toplamaya çalışırken, kendi içimizdeki “tamamlanma” duygusunu ihmal ettik. Ama bugün duruyoruz. Ve soruyoruz kendimize: Gerçekten başkasının takdirine ihtiyaç duyuyor muyum? Yoksa zaten içimde, tamam ve yeterli olduğum bir yer var mı? Bugün bu yerle yeniden bağ kuruyoruz. Dışarıdan gelen alkış olmadan da, sessizce kendi özümüzü onurlandırmayı öğreniyoruz. Çünkü kendi içimizde “tamam” hissettiğimizde… Dış onay sadece bir yankıya dönüşür.…
Eleştiriler bazen sivri, bazen de sessiz gelir. Dışarıdan bir ses, içerideki sesi tetikler. Kimi zaman küçültür, kimi zaman bastırır bizi… Ama biz bugün, bu sesleri yıkmak için değil; anlamak, ayıklamak ve dönüşmek için dinliyoruz. Her eleştiri bir yol ayrımıdır: Ya kendimizden uzaklaşırız ya da kendimize daha sıkı sarılırız. Bugün dış sesleri süzgeçten geçiriyoruz. Kendimize zarar vereni nazikçe bırakıyor, bize ayna tutanı ise büyümek için kullanıyoruz. Ve ne olursa olsun, içimizdeki sesi kaybetmeden… Kendimize sadık kalmayı seçiyoruz.…
Bazı yanlarımız sessizdir. Henüz görünmemiş, belki hiç konuşmamış, hatta zamanla unutulmuş… Ama içimizde bir yerlerde hep var olmuş bir “ben” vardır. O iç ses, bazen bir hayal, bazen bir özlem, bazen sadece bir sezgidir. Gizlenmiş ama yok olmamış… Bugün o saklı benliği fark etmeye niyet ediyoruz. Kabuğunun altındaki potansiyeli, sesini kısmış yanlarımızı, görünmek için bekleyen içsel ben’i… Korkmadan, yargılamadan, sevgiyle yaklaşıyoruz. Çünkü o ben, bizim en hakiki hâlimiz. Ve onu görmek… gerçek özgüvenin ta kendisi.…
Hatalar, yolculuğumuzun bir parçası. Onlar başarısızlık değil, öğrenme anlarıdır. Her düşüş, bizi daha sağlam, daha bilinçli yapar. Bugün, hatalarımıza farklı bir gözle bakıyoruz. Onları korkutucu değil, güç verici birer rehber olarak görüyoruz. Hatalarımızdan aldığımız dersler, içimizdeki özgüveni büyütür. Ve hatalarımızla barıştığımızda, gerçek güçle tanışırız. Bugün, o gücü içimizde uyandırıyoruz.…
Her büyük ağacın bir tohumla başladığını biliriz. Özgüven de böyle, küçük ama güçlü bir tohum. O tohum, içimizde saklı duran umut, inanç ve sevginin birleşimidir. Bugün, o tohumu fark etmek ve beslemek için içimize dönüyoruz. Kendimize sevgiyle yaklaşarak, öz değerimizi onurlandırarak… Her olumlu düşünce, her nazik söz, o tohumu büyütür, güçlendirir. Ve zamanla, o tohum kök salmaya, dallarını açmaya başlar. Biz de bugün, özgüvenimizin ilk adımını atıyoruz. İçimizdeki bu kıymetli tohumu besleyerek……
İçimizde saklı duran güç, bazen sessiz bir kıvılcım gibiyanar. Ama o kıvılcım, bizi biz yapan en gerçek parçamızdır. Bugün, potansiyeli uyandırmak için yavaşça içimize dönüyoruz. Dış dünyadan bağımsız, koşulsuz bir güç… Kendimize olan inancımızın, değerimizin ve kararlılığımızın kaynağı. Bu özgüvenle, kendimizi daha derinden tanıyor, sahipleniyoruz. Kendimizi tamamlayan ve destekleyen o içsel güçle barışıyoruz. Ve her nefeste, biraz daha güçleniyoruz. Şimdi, içimizdeki bu potansiyeli fark etmeye, uyandırmaya ve ona kucak açmaya hazırız.…
Bazen en parlak taraflarımızı bile gölgede bırakır hayat. Kendimize duyduğumuz güven, zamanla başkalarının bakışlarında çözülür. Ama ışık kaybolmaz. Sadece gözümüzü dışarıya çevirdiğimizde, içeride ne olduğunu unutabiliriz. Bugün, o içeriye dönüyoruz. Dışarıdan değil, içeriden hatırlıyoruz kendimizi. Bildiğimiz ama unuttuğumuz bir yere geliyoruz: İçimizdeki ışığın yanına. Değerli olmak için daha fazlasını yapmak zorunda değiliz. Güvende hissetmek için kusursuz olmamız gerekmiyor. Kendimize döndüğümüzde… ışığımızı yeniden görmeye başlarız. Bugün o ışığa yaklaşmak için yavaşlıyoruz. Ve hatırlıyoruz: İçimizde güçlü bir ışık var. Ve o ışık, hep vardı.…
Sevgili Ruhdaşım, Hoş Geldin! Bugün seni, kendin için güçlü bir adım atmaya davet ediyorum. 21 gün boyunca içsel sesini duymaya başlayacak, gücünü hatırlayacak ve özgüvenini yeniden inşa edeceksin. Peki, neden 21 gün? Çünkü dönüşüm, sadece bir karar vermekle gerçekleşmez. Gerçek bir değişim için zihnin, enerjin ve bilinçaltın birlikte çalışmalı. 🔹 Bilimsel araştırmalara göre, insan zihniyeni bir düşünce kalıbını benimsemesi için en az 21 güne ihtiyaç duyar. Sen bu olumlamaları tekrar ettikçe, bilinçaltın onları bir gerçeklik olarak kabul etmeye başlayacak. 🔹 Ezoterik olarak, 21 sayısı ruhsal yenidendoğuş, güçlenme ve derin bir içsel uyanışın sembolüdür. Kadim öğretilerde, özgüveni geri kazanmak ve içsel otoriteyi aktive etmek için 21 günlük ritüeller uygulanır. İşte tam da bu nedenle, bu yolculuk yalnızca kelimeleriduymakla kalmayacak; seni özüne, gücüne ve kendine olan inancına yeniden kavuşturacak. Yolculuğumuz 3 güçlü aşamadan oluşuyor: 💫 İlk 7 gün: Kendi ışığını geri alma.Zihnindeki sınırlayıcı inançları fark edecek, içindeki güveni uyandıracaksın. 💫 Sonraki 7 gün: Kendini açtıkça güçlenme.Sözünü ifade edecek, sınırlarını çizecek ve varlığını görünür kılacaksın. 💫 Son 7 gün: Özgüvenle köklenme. Kimliğinisahiplenerek, hayatını güvenle yöneteceğin bir içsel denge inşa edeceksin. Her bölümde 70 güçlü olumlama cümlesi seni bekliyor. 70 sayısı; bilgelik, yüksek bilinç ve içsel bütünlüğü temsil eder. Bu yüzden burada duyduğun kelimeler, sadece sözcük değil; enerji alanını yeniden yapılandıran birer frekanstır. Peki, nasıl dinlemelisin? Öncelikle, kulaklık kullanmalısın. Çünkü bu seriyi 8D tekniği ile hazırladım.Kelimeler zihnine sadece bir ses olarak değil, tüm bedenine yayılan bir frekans olarak ulaşacak. Her sabah kalktığında ve gece yatmadan önce dinlemen önemli. ✨ Sabah dinlediğinde, bilinçaltın hala uyanmamışken bu frekanslarla programlanacaksın. Gün boyu daha net, daha güçlü hissedeceksin. ✨ Gece dinlediğinde, zihnin ve ruhun gevşeyecek,bilinçaltın en açık haline gelecek. Uykuya hangi düşünceyle dalarsan, bilinçaltın onu işlemeye devam eder. Bu yüzden, her sabah ve her akşam dinlemek, sürecin engüçlü parçası olacak. Ve 21 günün sonunda kendini daha sağlam, daha görünür,daha cesur ve içsel olarak dengede hissedeceksin. Artık eski şüpheleri, yetersizlik hissini ve başkalarının onayına duyulan ihtiyacı bırakacak; kendine güvenmenin en saf halini bedeninde hissedeceksin. Şimdi, kendine bu 21 günü armağan et. Hazırsan, ilk bölüme adım atmanın tam zamanı!…
Bazen bir fısıltıyla başlar… “Bugün kendime biraz daha nazik davranayım.” Sonra o fısıltı büyür. Bir sabah kahveni içerken kendini onaylarsın. Bir hata yaptığında kendine sarılırsın. Yoğun bir günün sonunda yorgun sesine “Seni duyuyorum” dersin. Ve fark etmeden şefkat, yaşamının ritmi olur. Bugün, bu ritmin bedeninde ve ruhunda nasıl yer ettiğini kutluyoruz. Artık şefkat; bir karar değil, bir hâl… Bir yön değil, bir duruş… Kendine yaklaşımın temelini oluşturan içten bir bilgelik. Bugün, bu yeni yaşam biçimini içselleştirmek için duruyor, derinleşiyor ve kökleniyoruz. Çünkü sevgiyle atılan her adım, bir yaşamın temelini dönüştürür.…
Şefkat, yalnızca ihtiyaç anlarında değil… Her anda, her nefeste, her seçimde yaşanabilir. Bugün içten bir farkındalıkla kendimize soruyoruz: “Sadece zor anlarda mı kendime nazik davranıyorum?” Yoksa gündelik hayatın içinde de, alışkanlıklarıma, düşüncelerime, sözlerime… Yani tüm varoluşuma şefkatle mi yaklaşıyorum? Şefkat, bir davranıştan öte, bir yaşam biçimidir. Bugün bunu hatırlıyoruz. Ve yaşamın her anına taşıyoruz. Sabah uyanırken, aynaya bakarken, bir hata yaptığımızda, karar verirken… Her yerde ve her hâlde kendimize şefkatli davranabileceğimizi fark ediyoruz. Bugün başlıyoruz: Şefkati, kendimize sunduğumuz içsel bir tutuma dönüştürmeye.…
Kendimizi ne kadar sık onaylıyoruz? Sadece başkaları bizi takdir ettiğinde mi değerli hissediyoruz… Hiçbir başarıya tutunmadan, sadece var olduğumuz için değerli miyiz? Bugün, kendimizi dışarıdan değil, içeriden onaylamayıöğreniyoruz. Her yeni gün, kendimize “Sen olduğun hâlinle yeterlisin.” demek için bir fırsat. Ve bu içsel onay, özşefkatin sağlam köklerinden biridir. Bugün başlıyoruz: Kendimize her gün yeniden “evet” demeye. Sevgiyle, içtenlikle, yargısızca……
İyilik, sadece başkalarına gösterdiğimiz bir tutum değildir. Asıl sınav, kendimize nasıl davrandığımızda gizlidir. İşler yolunda gitmediğinde… hata yaptığımızda… ya da sadece yorgun hissettiğimizde — Bugün, o anlarda kendimize nasıl davrandığımızı fark ediyoruz. Kendimize kızmak mı kolay geliyor, yoksa anlayışla yaklaşmak mı? Bugün bir karar alıyoruz: Kendimize her an, her koşulda iyi davranmayı seçiyoruz. Çünkü içsel şefkat bir tercih değil, bir yaşam biçimi. Ve bu iyilik hâli, kalbimizin en derin katmanlarına dokunan bir dönüşüm başlatıyor.…
Dış dünya hızla değişiyor. Gündem, duygular, ilişkiler… her şey bazen yorucu bir gel–git hâlinde. Ama içimizde bir yer var; fırtınalardan etkilenmeyen, sessiz ve derin. İşte bugün, o merkeze dönmeyi seçiyoruz. İçsel denge dediğimiz şey, kusursuz bir sükûnet değil… Dalgalansak da, kendimize nazikçe dönmeyi bilmek. Bugün ne yaşarsak yaşayalım, nazik bir nefesle, yargısız bir bakışla ve özşefkatle kendimize dönüyoruz. Dengeyi dışarıda aramayı bırakıp içimizde kuruyoruz. Çünkü en kıymetli denge, içimizde kurabildiğimiz o yumuşak zemindir. Hazırsan, bugün birlikte içsel dengeyi özenle koruyalım.…
Bazen kendimizden bile saklandığımız anlar olur. Koşturmaların, beklentilerin ve seslerin arasında… içimizde neye ihtiyaç duyduğumuzu unutabiliriz. Ama bugün, o unutulmuş alana dönüyoruz. Kendimize, sevgiyle yaklaşmak için bir alan açıyoruz. Yargılamadan, acele etmeden, değiştirmeye çalışmadan… Sadece olduğumuz hâlimize sevgiyle eşlik ediyoruz. Çünkü sevgi, en çok da olduğumuz yerde başlar. Ve kendimize gösterdiğimiz bu alan, içimizde çiçek açacak yeni bir baharın habercisidir. Hazırsan, bu içsel bahçede sevgiyle yürümeye başlayalım.…
Bugün özşefkati sadece duygusal dalgalanmalarda değil,sıradan anlarda da yaşamaya başlıyoruz. Bir sabah uyanışında, kahveni yudumlarken… yoğunluğun ortasında nefes alırken… Kendine nazikçe bakabilmek mümkün. Özşefkat bir ilkyardım değil; bir yaşam dili, bir içselritim. O yüzden bugün, küçük anlarda kendimizi hatırlamayı öğreniyoruz. Zihnimiz hızlandığında, içimiz sıkıştığında ya da sadece sıradan bir günyaşarken… Şefkati yanımıza alıyoruz. Çünkü özşefkat, sadece his değil, bir seçimdir. Ve bu seçimi her gün yeniden yapabiliriz. Hazırsan başlayalım.…
Bazen kelimeler yetmez… Bir bakış, bir dokunuş ya da bir iç çekiş anlatır olanı. Kalbimizde taşımaya alıştığımız acılar, zamanla görünmez yükler haline gelir. Ama o yükleri taşıyan da, onları bırakacak olan da sensin. Bugün, içsel yaralarımıza bir adım daha yaklaşıyoruz. Sakladığımız kırıklıklara şefkatle dokunmayı öğreniyoruz. Bu iyileşme; “unutmak” değil, “anlamak” ve “sevgiyle kalabilmek” demek. Acının içinden geçerken güçlenmek, kabullenmenin içinde yumuşamak… Bugün başlıyoruz: Kırık yerlerimizi sevgiyle onarmaya. Ve her onarımda, biraz daha bütünlenmeye.…
Hepimizin içinde konuşan bir ses var… Kimi zaman cesaret verir, kimi zaman da bizi eleştirir. “Bunu yapamazsın”, “Yine aynı hatayı yaptın” gibi cümlelerle yorar, kısıtlar… Ama iç ses dediğimiz şey, yeniden şekillendirilebilir. Bugün o sesi yargıdan değil, şefkatten beslemeyi öğreniyoruz. Eleştiren değil, destekleyen bir sesle konuşmayı... Kendimize cesaret veren, merhametli, yapıcı bir dille yaklaşmayı... Çünkü iç sesimiz, hayatla kurduğumuz ilişkinin temelidir. Ne kadar şefkatli olursa, içsel güvenimiz de o kadar derinleşir. Bugün başlıyoruz: İçimizdeki sesi yeniden tanımlamaya. Kendimizle, bir dost gibi konuşmayı öğreniyoruz.…
Bazen güçlü görünürüz… ama içimizde çatlamış yerler vardır. Sessiz kalan cümleler, tutulmuş gözyaşları, içten içe kanayan anılar... Kırıklık dediğimiz şey, aslında en çok görülmek isteyen yerdir. Bugün, o kırık parçalarımıza şefkatle bakmayı seçiyoruz. Üzerini örttüğümüz duygulara nazikçe dokunmayı… O yaraları anlatmaya çağırmayı… Çünkü kırıldığımız yer, aynı zamanda ışığın içeri sızdığıyerdir. Ve ancak şefkatle bakarsak, o yaralar iyileşmeye başlar. Bugün başlıyoruz: İçsel kırıklıklarımıza bir dost gibi yaklaşmaya. Yargılamadan, bastırmadan, sevgiyle...…
Bazı anlar vardır, hatırladıkça içimizde bir sızı belirir. Geçmişte söylediklerimiz, sustuklarımız, yaptıklarımız ya da yapamadıklarımız… Zihnimizde tekrar tekrar döner durur. Ve her seferinde biraz daha ağırlaşır. Ama bugün, bu yükleri nazikçe yere bırakmayı seçiyoruz. Affetmenin başkası için değil, kendimiz için olduğunu hatırlıyoruz. Çünkü affetmek; geçmişin zincirlerini çözüp bugüne kök salmaktır. Acıyı bastırmak değil, ona merhametle yaklaşmaktır. Ve en çok da kendine, o an elinden geleni yaptığını söyleyebilmektir. Bugün başlıyoruz: İçimizde sıkışmış eski hikâyelere şefkatle dokunmaya. Ve her nefeste biraz daha hafiflemeye...…
Zorluklar bazen ağırdır. Özellikle de içimizde fırtınalarkopuyorsa… “Yapamıyorum”, “Yetersizim” “Dayanamıyorum” gibi düşünceler, yüreğimizde ağır taşlar gibi yer eder. Ve bu taşlar, üzerimize yığıldıkça kendimize olan sevgimiz erir. Ama bugün başka bir yol seçiyoruz. Kendimize karşı nazik, destekleyici, yumuşak bir sesle konuşmayı. Kendimizi kucaklamayı, zor anlarda dost olmayı. Çünkü en derin yaralar, sevgiyle, sabırla iyileşir. Bugün başlıyoruz: Zorlukların içinde kendimize şefkatle dokunmaya. Her adımımız, içimizde bir iyileşme rüzgarı estirecek.…
Bugün duygularımızın ardındaki sessiz çağrılara kulak veriyoruz. Her gözyaşının, her öfkenin, her gülümsemenin ardında anlatılmak istenen birşey vardır. Duygusal ihtiyaçlarımız, sadece hissetmek değil; anlaşılmak, görülmek, duyulmak ister. Ve en çok da kendimiz tarafından fark edilmek… Bugün, içimizde bastırdığımız ya da yok saydığımız ihtiyaçlara nazikçe yaklaşmayı öğreniyoruz. Onlara kulak verdikçe, kendimizle kurduğumuz bağ derinleşecek. Çünkü duygular anlaşılmak, ihtiyaçlar karşılanmak ister. Ve bu anlayış, özşefkatin en canlı hâlidir. Hazırsan başlayalım. Kalbimizin sesine birlikte kulak verelim.…
Bazı kelimeler ağırdır. Özellikle de kendi içimizden yükseliyorsa… “Yetersizsin”, “Hep böyle yapıyorsun”, “Bunu da beceremedin” gibi cümleler, birer iç yankı gibi zihnimizde dolaşır. Ve zamanla bu ses, gerçeğimiz sanılır. Ama bugün başka bir sesle tanışacağız. Nazik, yargılamayan, destek olan bir sesle. Kendimize anne şefkatiyle yaklaşmayı öğreniyoruz bugün. Çünkü o içsel yaraları en iyi, içten gelen bir merhamet sarar. Bugün başlıyoruz: Zihnimizin içinde bir şefkat bahçesi kurmaya. Her cümlemiz o bahçede açan bir çiçek olacak.…
Bazen aynaya baktığımda yalnızca gözlerimi değil, geçmişimide görürüm. Kırılganlıklarımı, pişmanlıklarımı, tamamlanmamış cümleleri... Ve yine de, her defasında içimden bir ses fısıldar: “Olduğun halinle de sevilmeye değersin.” Kendini kabullenmek, kendine savaş açmamaktır artık. İçsel bir barış antlaşmasıdır bu; ne eksiklerini saklamaya çalışırsın, ne de fazlalıklarını büyütürsün. Sadece varsındır. Ve bu varoluş bile başlı başına bir mucizedir. Bugün birlikte o en derin aynaya bakıyoruz. Ve gördüğümüz her parçaya nazikçe “tamam” diyoruz.…
Zaman hep ileri aksa da, içimizde bazı anlar asılı kalır. Söylenmemiş sözler, sarılmamış haller, tutulmamış eller… Bazen bir bakış, bazen bir suskunluk… Geçmişin gölgesinde yaşar bugünün ışığı. Ama şimdi, geriye dönüp o gölgeleri yargılamadan izliyorum. Kendimi suçlamadan… değiştirmeye çalışmadan… Sadece o halimi anlıyorum. Ve kalbimle kucaklıyorum. Bugünle bağ kurmak için, geçmişle kavga etmeye ihtiyacımyok. Barış yeter. Kendimle, yaşadıklarımla, yaşanmayanlarla… Hepsiyle barışmak, bugünü daha derinden hissetmeme izin veriyor. Çünkü gerçek bağ, geçmişin yükünü bırakınca kuruluyor.…
Bazı yanlarımız dokunsan dağılır… Kimi kelimelerle incinir, kimi sessizlikte unutulur. Ama hepsi, bizden bir parça taşır. Gizlenmiş, utanılmış, bastırılmış olsa da… Oradadırlar... Ve görülmek isterler. Şimdi, içimdeki o narin yerlere gözlerimi kapatmadan bakıyorum. Yargılamadan. Saklamadan. Sadece orada olduklarını kabul ederek. Kırılganlığımı taşıyan yanlarım, zayıf değil… Sadece daha çok sevgiye ihtiyaç duyan taraflarım. Ve ben bugün, o taraflarıma nazikçe alan açıyorum. Çünkü büyümek; güçlü görünmek değil, içten yumuşamayı göze almaktır.…
Her şeyi tam yapma çabası… Her adımda doğru olma arzusu… Ve sonra, iç sesin fısıltısı: "Yine olmadı." "Yine eksik." "Yine geç kaldın." Ama o sesin karşısına bu kez başka bir ses çıkıyor: Nazik. Anlayışlı. Kucaklayan. Kendime kızmak yerine, anlamayı seçiyorum. Yargılamak yerine, gözlerimi yumuşatıyorum. Kusursuzluk değil, kendime kalpten gelen bir hoşgörüyle yaklaşıyorum. Çünkü her tökezleyişin ardında sadece daha çok sevilmek isteyen bir yanım var.…
Kusurlar… Gizlemeye çalıştığım, bazen utandığım, bazen içten içe yargıladığım parçalarım. Ama her biri bana ait. Her biri, insan olmanın izlerinden biri. Hatalar, yanlış kararlar, yarım kalan denemeler... Beni eksiltmek yerine, beni ben yapan detaylara dönüşüyor. Mükemmel değilim. Ama gerçek, canlı, öğrenen biriyim. Ve işte tam da bu yüzden tamamım. Çünkü bütünlüğüm; kusurlarımın, denemelerimin ve içimde taşıdığım şefkatin yan yana duruşunda saklı.…
İçimde sıkça yükselen bir ses var… Bazen fısıltıyla, bazen sert bir yankıyla konuşan. Yanlışlarımı sıralayan, yetmediklerimi hatırlatan, ep daha fazlasını isteyen… Bu sesle uzun bir yol yürüdüm, ama şimdi duruyorum. Ve bu kez onu susturmak için değil, duymak ve anlamak için yaklaşıyorum. Kendi içime yeni bir ses getirme zamanı: Nazik, yargılamayan, destekleyen… İç eleştirmenimi dönüştüren, sevgiyle sarmalayan bir ses. Çünkü içimizdeki en derin dönüşüm, en çok ihtiyaç duyduğumuz şefkati kendimize gösterdiğimizde başlar. İçimde sıkça yükselen bir ses var… Bazen fısıltıyla, bazen sert bir yankıyla konuşan. Yanlışlarımı sıralayan, yetmediklerimi hatırlatan, hep daha fazlasını isteyen… Bu sesle uzun bir yol yürüdüm, ama şimdi duruyorum. Ve bu kez onu susturmak için değil, duymak ve anlamak için yaklaşıyorum. Kendi içime yeni bir ses getirme zamanı: Nazik, yargılamayan, destekleyen… İç eleştirmenimi dönüştüren, sevgiyle sarmalayan bir ses. Çünkü içimizdeki en derin dönüşüm, en çok ihtiyaç duyduğumuz şefkati kendimize gösterdiğimizde başlar.…
Bir ses var içimde, usulca fısıldayan… Kendime yaklaş diyen, biraz dur diyen… Kalabalığın içinden çıkıp, içimin kıyılarına yöneliyorum. Dış dünyanın gürültüsü uzaklaştıkça, Kalbimin kapısı aralanıyor sessizce. Sorulara değil, hislere yaklaşıyorum. Olduğum hâlle, olduğum yerde, Kendimle ilk defa gerçekten göz göze geliyorum. Belki biraz yabancı, Belki biraz tanıdık… Ama hep orada duran o içsel benlikle, Nazikçe bir tanışma vakti şimdi.…
Sevgili Ruhdaşım, Hoş Geldin! Bugün seni, şefkat dolu, içten ve derin bir adım atmaya davet ediyorum. Şu an bu podcasti dinliyorsan, içinde taşıdığın ve çok ihtiyaç duyduğun şefkat duygusunu tam da kendine yöneltme zamanı! 21 gün boyunca kalbine yaklaşacak, içindeki eleştirmeninsesini yumuşatarak kendine iyi davranmayı seçeceksin. Bu sadece bir dinleme serisi değil, kendine sevgiyle alanaçma ve özşefkati bir yaşam biçimine dönüştürme yolculuğu! Peki, neden 21 gün? Çünkü kendine şefkatle yaklaşmayı öğrenmek, sadece bir karar değil, bir pratik… Zihninin, bedeninin ve kalbinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. 🔹 Bilimsel araştırmalara göre, insan zihni yeni bir düşünce biçimini benimseyip içselleştirmek için ortalama 21 güne ihtiyaç duyuyor. Sen bu olumlamaları tekrar ettikçe, bilinçaltın “kendine dostça yaklaşmayı” bir gerçeklik olarak kabul etmeye başlayacak. 🔹 Ezoterik olarak, 21 sayısı ruhsal uyanışı, içsel dönüşümü ve kalpten gelen farkındalığı temsil ediyor. Kadim öğretilerde, sevgiye açılmak, içsel blokajları çözmek ve yeni bir benlik yaratmak için 21 günlük ritüeller uygulanıyor. İşte bu yüzden bu yolculukta; sadece dinlemekle kalmayacak; içten içe değişeceksin. Bu, kendine döndüğün, kendinle yeniden tanıştığın bir süreç olacak. Yolculuğumuz 3 güçlü aşamadan oluşuyor: İlk 7 gün: Kendini tanıma ve kabul etme. İç sesini fark edecek, eleştirinin yerini anlayışla dolduracaksın. Sonraki 7 gün: Şefkatli iç konuşmalar ve duygusal iyileşme. Kendine nazikçe yaklaşacak, kırılganlıklarını sevgiyle kucaklayacaksın. Son 7 gün: Özşefkati içselleştirme ve yaşam biçimine dönüştürme. Bu tutumu gündelik yaşamına taşıyacak, kendinle kalıcı bir bağ kuracaksın. Bu 21 günlük süreç seni bambaşka bir versiyonuna dönüştürecek! Her bölümde seni bekleyen 70 güçlü olumlama cümlesi var. 70 sayısı, döngüselliği, tamamlanmayı ve ruhsal bilgeliğitemsil ediyor. Bu cümleler sadece sözcük değil; senin enerji alanını yeniden düzenleyecek şefkatli bir sistemin parçası olacak. Peki nasıl dinlemelisin? Öncelikle, kulaklık kullanmalısın. Çünkü bu seriyi 8D tekniğiyle hazırladım. Bu teknik sayesinde ses, sadece kulağında değil, bedeninde yankılanan bir frekansa dönüşecek. Her sabah kalktığında ve gece yatmadan önce dinlemen önemli. Sabah dinlediğinde, bilinçaltın hala uyanmamışken bu frekanslarla programlanacaksın. Gün boyu enerjini koruyacak, zihnini net tutacaksın. Gece dinlediğinde, zihnin ve ruhun gevşeyecek, bilinçaltın en açık hale gelecek. Uykuya hangi düşünceyle dalarsan, bilinçaltın onu işlemeye devam eder. Bu yüzden, her sabah ve her akşam dinlemek, sürecin en güçlü parçası olacak. Her sabah ve her akşam dinlediğinde, kendine doğru açılan yolu biraz daha aydınlatmış olacaksın. Ve 21 günün sonunda… kendine karşı daha anlayışlı, daha yumuşak, daha dengeli olacaksın. İç sesin yargılayan değil, destekleyen bir tona bürünecek. Artık geçmişte kendine söylediklerini dönüştürecek; yeni bir iç dil, yeni bir iç bağ kuracaksın. Şimdi kendine bu 21 günü armağan et. Hazırsan, içsel sesinin en yumuşak tonuyla tanışma zamanı.…
Bugün, büyük bir değişimin tam ortasındayım. Her geçen gündaha güçlü hissediyor ve potansiyelimi her anlamda keşfetmeye devam ediyorum. Sınırsız gücümle, hayatımda yeni bir dönemi başlatıyorum. Artık, geçmişin zincirlerinden kurtulmuş bir şekilde ileriye doğru cesur adımlar atıyorum. Her şeyin benim için mümkün olduğuna inanarak, yeni bir başlangıç yapıyorum. Bu, sadece bir son değil, aynı zamanda daha büyük ve güçlü bir başlangıç! Hayatımı sevgiyle şekillendiriyor ve her adımda daha büyük bir lider oluyorum.…
Bugün harekete geçme zamanı! Hayallerime ulaşmak için adım atmaya hazırım. Her geçen gün daha da güçleniyor, cesaretimi topluyor ve içimdeki potansiyeli dışarı çıkarıyorum. Artık, her şeyin mümkün olduğunubiliyorum ve hayallerimi gerçeğe dönüştürme yolunda emin adımlarla ilerliyorum. Geleceğimi yaratmak için gereken tüm güce sahibim. Kendimi bu yolculuk için hazırladım ve şimdi başlama zamanı!…
Bugün, sonsuz olasılıkların dünyasında ilerlediğimihissediyorum. Her an yeni bir seçim yapma fırsatım var ve bu seçimlerin gücünü tamamen kabul ediyorum. Geçmişin beni sınırlamasına izin vermiyorum; geleceğimde sınırsız olasılıklar var. Kendime güveniyor ve her seçimimde doğruyolu buluyorum. Şimdi, her seçimin bana yeni fırsatlar getireceğini biliyor ve her birini açık bir şekilde kabul ediyorum.…
Bugün, hayatımda aldığım her kararın arkasında duran birlider olarak kendimi daha güçlü hissediyorum. Her şeyin kontrolü benim elimde ve bu gücü içimde hissediyorum. İleriye dönük adımlarımı cesurca atarken, lider olarak her durumu yönetebilirim. Kendimi her gün daha fazla tanıyorum ve bu yolculukta liderliğimi kutluyorum. Şimdi kararlarımı güvenle alıyor ve her şeyin bana hizmet etmesine izin veriyorum.…
Her geçen gün biraz daha kuvvetli hissediyorum.Zihnimi ve bedenimi destekleyen, beni ileriye taşıyan bir güç var. Bu gücü içimde hissediyor ve her anın tadını çıkarıyorum. Kendime olan güvenim her geçen gün artıyor, her adımda daha kararlı ve huzurluyum.
Bugün, hayallerimi gerçeğe dönüştürme yolculuğunda bir adım daha atıyorum. Hayal kurmak, başlangıçtır; asıl önemliolan, onları gerçeğe dönüştürmek için attığım adımlardır. Şimdi, her hedefim için harekete geçiyor ve bilinçli bir şekilde ilerliyorum. Zihnimdeki tüm engelleri kaldırıyor, arzularımı yaşamın bir parçası haline getiriyorum. Bu yolculukta her şey mümkün ve ben bu olasılıkların farkındayım.…
Bugün, geleceğimle ilgili büyük bir adım atıyorum. Hayatımda nasıl bir yolculuk yapacağımı, neye odaklanacağımı ve neyi başaracağımı bugünden şekillendiriyorum. Zihnimde oluşturduğum güçlü vizyon,bana ilham veriyor ve her adımda beni daha fazla motive ediyor. Geleceğimde görmek istediğim her şey için cesurca adımlar atıyorum. Her şey bugün başlıyor ve ben kendi yolumu başarıyla inşa etmeye hazırım.…
Bugün, yeni yollar keşfetmeye ve hayatımda gelişim içinfırsatlar yaratmaya hazırım. Her geçen gün önüme yeni kapılar açılıyor ve ben cesaretle bu kapılardan geçiyorum. Kendimi daha derinden tanıyıp, her adımda büyüyorum. Her seçimimle hayatımda daha fazla çeşitlilik, yenilik ve zenginlikyaratıyorum. Şimdi, farklı yolları ve seçenekleri keşfetme zamanı.…
Bugün, kendi dünyamı kurmak için adım atıyorum ve bu dünyada cesurca yürüyorum. Her şeyin mümkün olduğunu biliyor ve istediğim hayatı yaratma gücüne sahip olduğumuhissediyorum. İçimdeki gücü sevgiyle açığa çıkarıyor, her adımda kendi yolumu çiziyorum. Her düşüncem, eylemim ve kararım, kendi gerçekliğimi oluşturuyor. Benim dünyam, hayallerimle şekilleniyor ve ben bu yolda cesaretle ilerliyorum. Hayatımın lideriyim ve kendi dünyamı yaratırken en büyük desteğim kendimim.…
Bugün, geleceğe dair güçlü bir vizyon oluşturuyorum ve buvizyon beni ileriye taşıyor. İçimdeki liderlik gücünü keşfederek, hayatımda büyük değişikliklere imza atmak için doğru zamanın geldiğini hissediyorum. Kendi yolumu çiziyorum ve bu yolda her geçen gün daha da büyüyorum. Vizyonum, sadece hayal değil, aynı zamanda somut bir hedef olarak önümde. Adımlarım kararlı, hedeflerim net ve her yönüyle ileriye gitmeye odaklanıyorum. Bugün, hayallerimin gerçeğe dönüşmeye başladığı bir gün.…
Bugün, kafamdaki sınırları kaldırıyor ve kendime yeniufuklar açıyorum. Düşüncelerimi özgürleştiriyorum çünkü biliyorum ki, sadece sınırsız bir vizyonla daha büyükfırsatlar yaratabilirim. Her ne olursa olsun, kafamda oluşan engelleri aşmaya karar veriyorum. İçimdeki potansiyeli fark ederek, özgür düşüncelerle daha geniş bir perspektife sahip oluyorum. Sınırları sevgiyle geride bırakıyor ve hayatımı en yüksek potansiyelimle şekillendiriyorum. Kendimi özgür hissediyorum çünkü hayal gücüm sınırsız. Her yeni fikirle, hayatımın sınırlarını daha da genişletiyorum.…
Bugün, kendi tarzımı ve yolumu keşfettiğim bir gün! Kendi içsel rehberliğime güvenerek, hayatımda istediğim gibi ilerliyorum. Her adımımda özgünlüğümü kutluyorum, çünkü ben kendi hayatımın yaratıcısıyım.Herkesin yoluna, herkesin tarzına saygı duyuyorum, ama kendi yolumda ilerlemek için cesurca adımlar atıyorum. Başkalarının beklentilerini bir kenara bırakıyor ve kendi iç sesimi dinliyorum. Kendi tarzım, kendi özgürlüğüm ve kendi gücümle yol alıyorum. Bugün, sadece kendim için ve kendi doğrularım için ilerliyorum.…
Bugün, korkularımın ötesine geçiyorum. Beni sınırlayan, engelleyen her düşünceyi artık geride bırakıyorum. Gücüm, cesaretim ve kararlılığımla yeni bir dönemi başlatıyorum. Korkularım beni durduramaz, çünkü her adımda daha güçlü hissediyorum. İçimdeki güçle, sınırlarıaşarak ilerliyorum ve kendi potansiyelime ulaşmak için ne gerekiyorsa yapıyorum. Artık korkularımın yönetildiği değil, beni özgürleştiren bir güç olarak var olmasına izin veriyorum.…
Bugün, büyük adımlar atmaya başlamak için hazır olduğumukabul ediyorum. İçimdeki gücü kullanarak, kendime güvenerek daha büyük ve cesur adımlar atma zamanım geldi. Geçmişin engelleri geride bırakıyorum ve önümdeki fırsatlara odaklanıyorum. Hedeflerime ulaşmak için her zaman bir adım daha ileri gitmeye hazırım. Korkularımı geride bırakıyor ve her an gücümü daha fazla hissederek yoluma devam ediyorum. Bugün, her adımım bana daha fazla güç katacak. Kendime güveniyor ve bu adımlarla hayatımı şekillendiriyorum.…
Bugün, içimdeki sınırsız gücü kabul etme ve onu hayatageçirme günü! Potansiyelim, her an benimle ve bana güçveriyor. Bugün, içimdeki gücü daha derinden hissediyor ve onu her alanda kullanmak için cesaret buluyorum. İçimdeki ışığı parlatıyor ve yoluma çıkacak her zorluğun üstesinden gelmek için kendime güveniyorum. Potansiyelim sınırsızve ben bunu her geçen gün daha fazla hissediyorum. Her adımda içimdeki gücü daha fazla fark ediyor ve ona güvenerek ilerliyorum. Artık her şey bana açık vepotansiyelimi her alanda ortaya koyarak hayatımı şekillendiriyorum.…
Bugün, özgüvenimi her adımda hissederek ilerlemenin günü! Her bir adımda, içimdeki özgüveni daha fazla hissediyorum. Her yeni adımda, gücümü ve potansiyelimi daha çok fark ediyorum. Özgüvenim, bana cesaret veriyor ve bana her an yeni fırsatlar sunuyor. Kendime olan inancım her geçen gün daha da güçleniyor; güvenle ve cesaretle yol alıyorum. Bugün, içimdeki güçle ilerleyerek, hayatımda istediğim değişimi yaratmaya başlıyorum. Özgüvenimle her geçen gün daha güçlü hissediyor ve adım adım hedeflerime ilerliyorum.…
Bugün, içimdeki potansiyelin sınırsız gücünü kabul etmegünü! Her şey, içimdeki potansiyel ilebaşlar. Her bir düşüncem, her bir eylemim, içimdeki o büyük gücün bir yansımasıdır. Hayatımda istediğim değişimi yaratmak için, içimdeki bu gücü kullanmaya karar veriyorum. Potansiyelimi her geçen gün daha fazla hissediyorve ona güveniyorum. Bugün, içimdeki gücü tüm dünyaya yaymaya başlıyorum. Artık biliyorum ki, her şey içimde başlar, ve içimdeki potansiyel ile dünyayı değiştirebilirim.…
Bugün, hayatımın mimarı olma zamanı! Kendi hayatımı şekillendirecek güce sahibim ve bunu her geçen gün daha fazla hissediyorum. Hayatımda her şeyin başlangıcının ben olduğumu fark ediyorum.Kendi yolumu çizmek için her an bir fırsat var ve bu fırsatlarıdeğerlendiriyorum. Geçmişin etkisinden özgürleşerek, kendi geleceğimi yaratmaya başlıyorum. Bugün, hayatımın mimarı olarak her adımda güvenle ilerliyorum.Artık ne yapmam gerektiğini biliyorum ve tüm gücümle bu yolda ilerliyorum.Benim hayatım, benim tasarımım!…
Bugün içimdeki kahramanı uyandırma günü! Her birimizin içinde, zorluklara karşı cesaretle duran bir kahraman var. Artık bu kahramanı ortaya çıkarma zamanı geldi. Kendi içimdeki gücü, kararlılığı ve cesareti fark ediyorum. Kendime inanarak, her engeli aşacak güce sahibim. Geçmişin sınırlamaları artık beni tanımlamıyor. Bugün, hayatımda gerçekten kim olduğumu hissediyorum. Kendimi seviyor ve içimdeki kahramanı harekete geçirmeyekarar veriyorum!…
Bugün, sınırları kaldırma ve kendimi keşfetme zamanı! Kendi potansiyelimi tamamen açığa çıkarma yolculuğuma adım atıyorum. Artık eski kalıpları geride bırakıyor ve kendimi keşfetmeye başlıyorum. Beni sınırlayanher düşünceyi bir kenara bırakıp, cesurca adımlar atıyorum. İçimdeki gücü daha fazla hissediyorum ve onu özgür bırakıyorum. Kendimi tanıma yolculuğumda, heran daha güçlü ve daha özgür hissediyorum.…
Bugün, büyük bir dönüşümün başlangıcındayız. İçimde keşfedilmeyi bekleyen muhteşem bir potansiyel var ve onu fark etmeye başlıyorum. Ben, düşündüğümden çok daha güçlüyüm, çok daha yaratıcıyım ve çok daha yetenekliyim. Bu yolculuğa başlarken, içimdeki sınırsız güce açılmayı seçiyorum. Öğrenilmiş sınırları, eski kalıpları ve kendime koyduğum engelleri bırakıyorum. Gerçek gücümün farkına varıyor ve onu hayatıma taşımaya başlıyorum. Hazırım. Kendi potansiyelimi kabul etmeye ve onu açığa çıkarmaya tamamen hazırım.…
Sevgili Ruhdaşım, Hoş Geldin! Bugün seni, kendin için güçlü bir adım atmaya davet ediyorum. Şu an bu podcasti dinliyorsan, içinde daha büyük bir potansiyel olduğunu biliyorsun. Ve artık onu ortaya çıkarmanın zamanı geldi! Bu, sadece bir dinleme serisi değil, bu kendinikeşfetme, sınırlarını aşma ve gerçek gücünü hayata geçirme yolculuğu! Peki, neden 21 gün? Çünkü gerçek değişim zaman ister. Bir karar vermek yetmez, zihnin, bilinçaltın ve enerjin de bu değişime uyumlanmalı. 🔹 Bilimsel araştırmalara göre, zihnimiz yeni bir düşünce modelini benimsemesi için en az 21 güne ihtiyaç duyar. Sen bu olumlamaları tekrar ettikçe, bilinçaltın gücünü fark etmeye ve onu kullanmaya programlanacak. 🔹 Ezoterik olarak, 21 sayısı kişisel dönüşüm, bilinç yükseltme ve içsel gücü aktive etme ile bağlantılıdır. Kadim öğretilerde, içsel potansiyeli ortaya çıkarmak için 21 günlük çalışmalar uygulanır. İşte tam da bu yüzden, bu yolculuk sadece bir şeyleri dinlemekle kalmayacak, seni adım adım gerçek gücüne ulaştıracak! Bu yolculuk 3 güçlü aşamadan oluşuyor: 🔹 İlk 7 gün: İçsel gücünü keşfetme. Öz-değerini fark edecek, güçlü yönlerini tanıyacak ve seni sınırlayan eski kalıpları serbest bırakacaksın. 🔹 Sonraki 7 gün: Potansiyelini açığa çıkarma. Cesaretle adım atacak, korkularını aşacak ve kendi ışığını özgür bırakacaksın. 🔹 Son 7 gün: En üst seviyeye taşıma. Potansiyelini kalıcı hale getirerek hayatının lideri olacaksın. Bu 21 günlük süreç, seni bambaşka bir versiyonuna dönüştürecek! Her bölümde 70 güçlü olumlama cümlesi var. 70 sayısı, içsel farkındalığı, refah bilincini ve evrenin sunduğu sınırsız olasılıkları temsil eder. Bu yüzden, burada duyduğun her kelime özünü hatırlayıp, potansiyelini açığa çıkartmana yardımcı olacak. Peki, nasıl dinlemelisin? Öncelikle, kulaklık kullanmalısın. Çünkü bu seriyi 8D tekniğiyle hazırladım. Kelimeler zihnine sadece bir ses olarak değil, tüm bedenine yayılan bir frekans olarak ulaşacak. Her sabah kalktığında ve gece yatmadan önce dinlemen önemli. Çünkü: Sabah dinlediğinde , zihnin henüz eski kalıplarını devreye sokmadan, potansiyelin en yüksek versiyonuna odaklanacaksın. Gece dinlediğinde , zihnin ve ruhun gevşeyecek, bilinçaltın en açık hale gelecek. Uyku sırasında zihnin, bu yeni gücünü pekiştirmeye devam edecek. Bu yüzden, her sabah ve her akşam dinlemek, sürecin engüçlü parçası olacak. Ve 21 günün sonunda , sadece kendini tanımakla kalmayacak, gerçek gücünü nasıl kullanacağını da öğreneceksin. Artık sadece hayal kurmayacak, potansiyelini harekete geçirerek hayatını değiştireceksin! Şimdi, kendine bu 21 günü armağan et. Hazırsan, ilk bölüme adım atmanın tam zamanı!…
Bugün, büyük bir dönüşümün sonuna geldik. 💰✨Maddi bolluk, sadece düşüncelerimde ve hayallerimde değil, artık fiziksel dünyamda da var olmaya başlıyor. Bolluk enerjisini tüm hücrelerimde hissediyorum ve onun hayatıma zahmetsizce akmasına izin veriyorum. Artık tamamen hazırım; maddi refahı, sınırsız fırsatları ve finansal özgürlüğü sevgiyle kabul ediyorum.…
Bugün, bolluğun bana doğal bir şekilde akmasına izinveriyorum. Bolluk, mücadele gerektiren bir şey değil;o zaten hayatımın bir parçası. Ben bolluk frekansına uyumlandıkça, para, refah ve fırsatlar bana zahmetsizce geliyor. Şimdi, bolluğun bana doğal ve sürekli bir şekilde akmasını sevgiyle kabul ediyorum.…
Bugün, paranın bana memnuniyetle gelmesine izin veriyorum.Para kazanmak, benim için keyifli, doğal ve rahat bir süreçtir. Onu almak ve yönetmek benim hakkım ve ben bu sürecin tadını çıkarıyorum. Paranın bana gelmesi için zorlanmama gerek yok; o zaten bana sevinçle ve kolaylıkla akıyor.Bugün, parayı mutlulukla ve huzurla kabul ediyorum.…
Bugün, paranın bana kolay ve beklenmedik yollardan gelmesine izin veriyorum. Evren, bolluğu sınırsız şekillerde sunabilir ve ben artık sadece belli bir kaynağa bağlı kalmak zorunda olmadığımı biliyorum. Para, zahmetsizce ve en doğru zamanda bana akıyor. Şimdi, beklenmedik fırsatlara açık hale geliyorum ve paranın banaözgürce gelmesine izin veriyorum.…
Bugün, kazandığım paranın bereketlenmesine izin veriyorum. Para, sadece miktarıyla değil, doğru kullanıldığında, sevgiyle yönlendirildiğinde ve bilinçli harcandığında bereketlenir. Paranın bana daha fazla hizmet etmesine, büyümesine ve çoğalmasına izin veriyorum. Kazandığım her paranın bana kat kat geri döndüğünü biliyor ve onun bereketini sevgiyle kabul ediyorum.…
Bugün, hayatıma zenginlik enerjisini çağırıyorum. Zenginlik, sadece maddi varlıklarla ilgili değildir; aynı zamanda özgürlük, huzur ve sınırsız olasılıklar demektir. Zihnimi ve ruhumu zenginlik frekansına ayarladıkça, hayatıma daha fazla bolluk ve bereket çekiyorum. Şimdi, zenginlikenerjisini sevgiyle kabul etmeye ve onunla uyum içinde yaşamaya niyet ediyorum.…
Bugün, paranın benim için güvenli olduğunu kabul ediyorum. Para, korkulacak ya da uzak durulması gereken bir şey değil, aksine bana destek olan ve hayatımı kolaylaştıran bir kaynaktır. Paranın benimle güvende olduğunu, ona bilinçli bir şekilde yön verebileceğimi ve onu sevgiyle yönetebileceğimi biliyorum. Maddi refahımı korumak ve büyütmek benim elimde.…
Bugün, bolluğun sadece dış dünyamda değil, iç dünyamda dabaşlaması gerektiğini fark ediyorum. Zihnimi ve ruhumubolluğa tamamen açıyorum. Bolluk bilincine sahip oldukça, hayatıma daha fazla bereket, refah ve kolaylık çekiyorum. Bugün, bolluğa direnmek yerine, onu içimde hissetmeyi ve onu sevgiyle kabul etmeyi seçiyorum.…
Bugün, paranın doğal bir döngü içinde olduğunu kabulediyorum. Para, yalnızca kazandığımda değil, rahatçaharcadığımda ve aldığımda da hayatıma akmaya devam eder. Parayı sevgiyle kabul ediyor ve onu rahatlıkla harcıyorum. Onun akışına güvendikçe, bolluk enerjisi bana daha kolay ulaşıyor.
Bugün, bolluk enerjisiyle tamamen uyumlanıyorum. Bolluk ve bereket, benim doğal halimdir. Ben var olduğum sürece, bolluk da benimle birlikte var olur. Bolluğun titreşimine uyumlandıkça, hayatıma daha fazla zenginlik, fırsat ve refah çekiyorum. Şimdi, bolluk enerjisini hissetmeyeve onunla mükemmel bir uyum içinde olmaya niyet ediyorum.…
Bugün, sahip olduğum her şey için derin bir şükranduyuyorum. Şükran, bolluğun ve bereketin kapısını açanen güçlü anahtardır. Sahip olduklarıma minnet duydukça, daha fazlası hayatıma akıyor. Bugün, büyük ya da küçük fark etmeksizin her şeye teşekkür ediyorum vebolluk enerjisini daha da güçlendiriyorum.…
Bugün, hayatımda yeni para kanallarının açılmasına izinveriyorum. Para kazanmanın sayısız yolu var ve benartık sadece tek bir kaynağa bağımlı değilim. Bolluğun bana gelmesi için yeni fırsatlara, yeni iş birliklerine ve yaratıcı fikirlere tamamen açığım. Gelirim her geçen gün daha fazla çeşitleniyor ve artıyor.…
Bugün, paranın bana kolaylıkla ve zahmetsizce gelmesine izinveriyorum. Para kazanmanın zor, yorucu veya mücadelegerektiren bir süreç olduğuna dair eski inançları bırakıyorum. Para, benim için doğal bir akış halinde geliyor ve ben de onu sevgiyle kabul ediyorum. Bolluk ve bereketin bana zahmetsizce ulaşmasına tamamen açığım.…
Bugün, bolluğun bana akmasına tamamen izin veriyorum. Daha fazla bolluk, bereket ve zenginlik hayatıma girmek için bekliyor, ancak onu kabul etmek benim seçimim. Şimdiye kadar bolluğu sınırlayan tüm düşüncelerimi serbest bırakıyor ve kendimi finansal olarak daha büyük fırsatlara açıyorum. Bolluk benim doğal hakkım ve onun hayatıma akmasınatamamen izin veriyorum.…
Bugün, paranın hayatıma kolayca akmasına izin veriyorum. Para, doğal bir akış içerisindedir ve ben de bu akışla uyum içinde hareket etmeyi seçiyorum. Direnç gösterdiğimde, bolluğun bana ulaşmasını engellediğimi fark ediyorum. Artık bu direnci bırakıyor ve paranın bana zahmetsizce gelmesine izin veriyorum. Para bana akmak istiyor ve ben de onunla birlikte akıyorum.…
Bugün, finansal özgürlüğün benim için de mümkün olduğunu farkediyorum. Finansal özgürlük, sadece zengin olmak değil; seçimlerimi özgürce yapabilmek, parayı bilinçli yönetebilmek ve geleceğimi güvenle inşa edebilmektir. Para benim kontrolümde ve ben onu nasıl yönlendireceğimi biliyorum. Şimdi, finansal bağımsızlığımı inşa etmek için ilk adımları atıyorum.…
Bugün, para hakkındaki algımı değiştiriyorum. Para, sıkıntı veren, stres yaratan veya külfet olan bir şey değil. Aksine, doğru kullanıldığında bana özgürlük, rahatlık ve fırsatlar sunan bir araçtır. Finansal durumumu yönetmek benim için kolay ve doğal bir süreçtir. Para bana yük olmak yerine, hayatımı kolaylaştırıyor ve güzelleştiriyor. Şimdi, paraya dair tüm olumsuz duyguları bırakıyor ve onunla sağlıklı bir ilişki kurmaya başlıyorum.…
Bugün, bolluğu sınırlayan tüm düşüncelerimi fark ediyorum ve serbest bırakıyorum. Para hakkındaki bilinçaltı kalıplarım, çocuklukta duyduğum sözler, çevremde gördüğüm finansal mücadeleler artık benim gerçeğim değil. Bolluğa giden yol, zihin dünyamdabaşlıyor. Şimdi, eski ve sınırlayıcı inançları bırakıyor, bolluğun akmasınaizin veriyorum.…
Bugün, bolluğun ve bereketin benim için de mümkün olduğunu kabul ediyorum. Bolluğu hak etmek için daha fazla çalışmama, kendimi kanıtlamama veya yeterince iyi olmama gerek yok. Bolluk benim doğuştan hakkım. Onu içselleştirdikçe, hayatıma daha fazla bolluk çekmeye başlıyorum. Artık bolluğun yalnızca seçilmiş kişiler için değil, benim için de var olduğunu biliyorum.…
Bugün, paraya bakış açımı değiştiriyorum. Yoksulluğun, sıkıntının ya da maddi zorlukların sebebi para değil. Para nötr bir enerjidir; onu nasıl kullanacağım tamamen benim bilinçli seçimlerime bağlıdır. Bugünden itibaren parayı suçlamaktan vazgeçiyor, onunla sağlıklı bir ilişki kurmayı seçiyorum.
Sevgili Ruhdaşım, Hoş Geldin! Bolluğa, berekete ve sınırsız olasılıklara adım atmaya hazır mısın? Öyleyse, bu 21 günlük yolculuk tam da senin için! Öğrenilmiş sınırlarını geride bırakacak, bolluğu hayatınaçekmenin ve bereketle akışta kalmanın doğal bir hal olduğunu keşfedeceksin.Para ve refah bilinçle ve doğru enerjiyle yönlendirildiğinde çoğalır. Ve şimdi, bu bilinçle uyumlanma zamanı! Peki, neden 21 gün? Çünkü zihnimiz, bolluğu ve bereketi doğal bir gerçeklikolarak algılamaya başlamadan önce, eski inançları bırakmaya ihtiyaç duyar. 🔹 Bilimsel araştırmalara göre, yeni bir düşünce modelini benimsemek ve içselleştirmek için en az 21 günboyunca tekrar etmek gerekir. Sen bu olumlamaları duydukça ve hissettikçe, bolluk bilinci zihnine ve enerjine yerleşmeye başlayacak. 🔹 Ezoterik öğretilere göre, 21 sayısı bollukkapılarının açıldığı, bereket enerjisinin aktive olduğu frekanslardan biridir. Eski sınırlamaları bırakmak, parayla olan ilişkini güçlendirmek ve refahı yaşamının merkezine almak için bu süreci bilinçli olarak deneyimleyeceksin. Bu seriyi sadece dinlemek için değil, gerçek bir değişimyaratmak için buradasın. Burada öğreneceğin her şey, seni bolluk ve bereketle daha uyumlu hale getirecek. Önümüzde, zihnini ve enerjini bollukla hizalayacak 3güçlü aşamalı bir yolculuk var: 🔹İlk 7 gün: Para blokajlarını temizleme. Maddi akışı engelleyen inançları fark edecek, onların yerine yeni ve destekleyici düşünceler koyacaksın. 🔹 Sonraki 7 gün: Bolluk frekansına geçiş. Para enerjisiyle uyumlanarak, bolluğu hayatına akıtan alışkanlıklarıgüçlendireceksin. 🔹 Son 7 gün: Bolluğu hayatına kalıcı olarak çekme. Artık bolluğu hak ettiğini bilerek, onun hayatında doğal ve sürekli bir akışta olmasına izin vereceksin. Her bölümde 70 güçlü olumlama cümlesi var. 70 sayısı, içsel farkındalığı, refah bilincini ve evreninsunduğu sınırsız olasılıkları temsil eder. Bu yüzden, burada duyduğun her kelime, bolluk enerjisine uyumlanmana yardımcı olacak. Peki, nasıl dinlemelisin? Öncelikle, kulaklık kullanmalısın. Çünkü bu seriyi 8D tekniği ile hazırladım. Kelimeler sadece zihnine değil, tüm bedenine yayılan bir frekans olarak titreşecek. Her sabah kalktığında ve gece yatmadan önce dinlemen önemli. Çünkü: Sabah dinlediğinde, zihnin henüz eski kalıplarınıdevreye sokmadan, bolluk frekansı doğrudan bilinçaltına işlenecek. Gün boyunca finansal akışa açık olacaksın. Gece dinlediğinde, zihnin ve ruhun gevşeyecek,bilinçaltın en açık hale gelecek. Uyku sırasında bilinçaltın, bolluk bilincini pekiştirecek. Bu yüzden, her sabah ve her akşam dinlemek, sürecin engüçlü parçası olacak. Ve 21 günün sonunda, bolluğa dair bakış açınındeğiştiğini hissedeceksin. Para akışına karşı direnç göstermeyecek, bolluğun sadece şanslı olanlara değil, onu gerçekten kabul edenlere geldiğini anlayacaksın. Artık, bolluk ve bereket dolu bir yaşam senin yeni gerçekliğinolacak. Şimdi, kendine bu 21 günü armağan et. Hazırsan, ilk bölüme adım atmanın tam zamanı!…
Bugün, para ile olan ilişkimi yeniden tanımlıyorum.Geçmişten getirdiğim sınırlayıcı inançları fark ediyor ve dönüştürmeye niyet ediyorum. Para kazanmanın zorluklarla dolu olduğu kaydımı siliyor, benimle birlikte kolaylıkla akıp giden bir enerji olduğunu kabul ediyorum. Bugüne kadar bana öğretilen tüm eski para hikâyelerini sevgiyle serbest bırakıyor ve yeni, bolluk dolu bir gerçeklik yaratmaya başlıyorum.…
Bugün, gerçek sevginin hayatıma girmesine izin veriyorum. Sevmek ve sevilmek için tamamen hazır olduğumu biliyorum. Kalbimi açıyor, tüm blokajları sevgiyle dönüştürüyorum. Şimdi, sevginin bana en güzel haliyle gelmesine izin veriyorum. Gerçek sevgi benim için hazırlanıyor ve ben onu tümkalbimle kabul ediyorum.…
Bugün, aşkın hayatımın doğal bir parçası olduğunu kabulediyorum. Aşk benim için bir arayış değil, varoluşumunen güzel hali. Onu bulmak veya elde etmek zorunda değilim, çünkü aşk zaten benim içimde. Sevgi ve aşk bana doğal olarak akar ve ben onu açık bir kalple kabul ederim.
Bugün, içimdeki tüm direnci bırakıyorum. Sevgiye, akışa ve hayata teslim oluyorum. Artık tutunmam gereken hiçbir şey yok, çünkü biliyorum ki sevgi zaten doğal olarak bana akıyor. Direnci bıraktıkça, hayatımdaki her şey daha kolay, daha huzurlu ve daha güzel hale geliyor. Şimdi, sevginin serbestçe akmasına izin veriyorum.…
Bugün, hayatımda yalnızca bana iyi gelen insanlara yeraçıyorum. Enerjimi aşağı çeken, beni yoran veya banazarar veren ilişkileri bırakıyorum. Ruhumun, sevgiyle ve uyum içinde büyüyebileceği bağlantılar kurmayı seçiyorum. Hayatıma sadece sevgi, saygı ve huzur getiren insanları davet ediyorum.
Bugün, hayatın akışına tamamen güveniyorum. Biliyorum ki, bazı kapılar kapanıyorsa, bunun tek nedeni benim için daha iyisinin yolda olmasıdır. Evrenin planı, benim en yüksek hayrıma hizmet ediyor. Her kapanış, yeni ve daha güzel başlangıçların habercisidir. Şimdi, geçmişe tutunmak yerine önüme bakmayı seçiyorum.…
Bugün, sevgiyi bilinçli olarak seçiyorum. Sevgi, sadece bir duygu değil, benim için bir seçimdir. Korku, endişe veya şüphe yerine sevgiyi tercih ediyorum. Kendimi, başkalarını ve hayatı sevgiyle görmeyi seçiyorum. Her düşüncemde, her kararımda ve her anımda sevgiyi yaşamayıseçiyorum.
Bugün, aşka olan bakış açımı değiştiriyorum. Aşk, korkulacak bir şey değil, güvenle deneyimlenmesi gereken bir duygudur. Korkularımı sevgiyle serbest bırakıyor, kalbimi güvenle açıyorum. Artık biliyorum ki, gerçek aşk ancak güven ve huzur içinde filizlenir.
Bugün, hayatımda yeniliklere yer açmaya niyet ediyorum. Eskiyi, artık bana hizmet etmeyenleri sevgiyle serbest bırakıyorum. Çünkü biliyorum ki, yeni ancak ona yer açtığımda gelebilir. Şimdi hayatımda taptaze bir alan yaratıyorum ve en güzel olasılıkları kabul ediyorum.
Bugün, kendimi tam ve bütün olarak kabul ediyorum. Hayatımın hiçbir anında eksik değildim ve olmayacağım. Dış koşullar, insanlar veya başarılar beni tamamlamaz. Çünkü ben zaten olduğum gibi yeterliyim. İçimdeki gücü ve değeri kabul ediyor, kendimi tam olarak seviyorum.
Bugün, hayatıma hangi enerjiyi yayarsam, onun bana geridöneceğini kabul ediyorum. Evrende her şey bir titreşimdir ve ben de kendi frekansımla hayatımı şekillendiriyorum. Düşüncelerim, duygularım ve inançlarım, bana geri dönen gerçekliğimi yaratıyor.Şimdi, bilinçli olarak en yüksek frekansları yaymayı seçiyorum.…
Bugün, enerjimin gücünü tamamen kabul ediyorum. Hayatımda değişmesini istediğim her şeyin, önce benim içimde dönüşmesi gerektiğini biliyorum. İçimdeki enerjiyi değiştirdiğimde, dış dünyam da benimle birlikte değişiyor. Şimdi, daha yüksek bir frekansa geçmeye niyet ediyorum.
Bugün, hayatın akışına güveniyorum. Beklemek, sabırsızca zamanın geçmesini izlemek değil; hazır olmak, doğru zamanda, doğru frekansta karşılaşmak demektir. Ben her şeyin en mükemmel anda gerçekleşeceğini biliyorum. Bu yüzden beklemek yerine, hazırlanmayı seçiyorum.
Bugün, hayatıma sadece aşkı değil, doğru aşkı davetediyorum. Ruhumu besleyen, beni yükselten ve gerçekten hak ettiğim sevgiyi yaşamak için kendimi açıyorum. Aşk, sadece var olmak için değil, derin bir uyum ve anlam içinde deneyimlenmek için hayatımda yer alıyor.Benim için en doğru aşk, en doğru zamanda bana geliyor.…
Bugün, hayattan ne istediğim konusunda tamamen netim. Evrene karışık sinyaller göndermiyorum, çünkü neyi hak ettiğimi biliyorum. Düşüncelerim, niyetlerim ve enerjim tamamen hizalanmış durumda. Ne istediğimi net bir şekilde belirlediğimde, o da bana doğru kolaylıkla akıyor. Artık karmaşa yok, sadece netlik var!…
Bugün, kendi değerimi tamamen sahipleniyorum. Dış etkenlere, başkalarının fikirlerine veya geçmiş deneyimlere bağlı olmadan, kendi özdeğerimi kendi ellerimle yükseltiyorum. Benim değerim, içimde var olan güçlü bir ışık. Bu ışık her geçen gün daha da parlıyor.
Bugün, hayatımdaki gereksiz karmaşaya veda ediyorum. Kendimi kaosa, belirsizliğe ve yıpratıcı döngülere dahil etmiyorum. Net, huzurlu ve berrak bir zihne sahibim. Hayatımda sadece bana iyi gelen enerjilereyer açıyorum. Şimdi, drama yerine netliği seçiyorum.
Bugün, sevgiyi hak ettiğimi tamamen kabul ediyorum. Sevgi, benim doğuştan gelen hakkım. Hiçbir koşula, geçmişe ya da dış etkenlere bağlı değil. Sevilmek için bir şeyleri değiştirmeme ya da kendimi kanıtlamama gerek yok. Olduğum halimle değerliyim ve sevgiyi içimde büyüterek kabul ediyorum.
Bugün, hayatımın yazar koltuğuna oturuyorum.Geçmişte yaşadıklarım, geleceğimi şekillendirmek zorunda değil. Artık kendimi eski hikayelerin tekrar eden döngülerine hapsetmiyorum. Kalem elimde, sayfa önümde. Yepyeni bir başlangıç yapıyorum. Sevgi, huzur ve mutlulukla dolu birhayatı seçiyorum.
Bugün, eski kalıplardan özgürleşme zamanı. Geçmişin banaöğrettiklerini kabul ediyorum ama artık onların hayatımı şekillendirmesine izin vermiyorum. İlişkiler konusunda taşıdığım tüm eski inançları ve sınırlayıcı düşünceleri sevgiyle bırakıyorum. Yeni, sağlıklı ve dengeli bağlara alan açıyorum.
Sevgili Ruhdaşım, Hoş Geldin! Bugün seni, kendin için güçlü bir adım atmaya davet ediyorum. 21 gün boyunca kalbini açacak, enerjini yükseltecek ve hayatına sevgiyi çekmeye başlayacaksın. Peki, neden 21 gün? Çünkü dönüşüm, sadece bir karar vermekle gerçekleşmez. Gerçek değişim için zihnin, enerjin ve bilinçaltın uyumlanmalı. 🔹 Bilimsel araştırmalara göre, insan zihni yeni bir düşünce kalıbını benimsemesi için en az 21 güne ihtiyaç duyuyor. Sen bu olumlamaları tekrar ettikçe, bilinçaltın onları bir gerçeklik olarak kabul etmeye başlayacak. 🔹 Ezoterik olarak , 21 sayısı ruhsal yenilenme, dönüşüm ve yeniden doğuşun kapısını açan güçlü bir frekans taşır. Kadim öğretilerde, eski enerjilerden arınmak, titreşimi yükseltmek ve kalıcı değişimler yaratmak için 21 günlük ritüeller uygulanır. İşte tam da bu nedenle, bu yolculuk yalnızca bir şeyleri dinletmekle kalmayacak; gerçek bir dönüşümü başlatacak. Yolculuğumuz 3 güçlü aşamadan oluşuyor: 🔹 İlk 7 gün: Geçmişi temizleme ve kalbi açma. Eski yüklerinden özgürleşerek, kalbinin etrafındaki engelleri kaldıracaksın. 🔹 Sonraki 7 gün: Yeni enerjiye geçiş ve çekim gücü. Titreşimini yükseltecek, hayatına sevgiyi ve doğru ilişkileri çağırmaya başlayacaksın. 🔹 Son 7 gün: Sevgiyi çekme ve gerçekten kabul etme. Sadece sevgiye açılmakla kalmayacak, onu hayatına gerçekten almayı öğreneceksin. Her bölümde 70 güçlü olumlama cümlesi var. 70 sayısı, bilgelik, yüksek farkındalık ve hayatın döngüsel akışını temsil eder. İşte tam da bu nedenle, burada duyduğun kelimeler sadece sözcüklerden ibaret değil; enerji alanını yeniden şekillendiren güçlü bir sistemin parçası. Peki, nasıl dinlemelisin? Öncelikle, kulaklık kullanmalısın. Çünkü bu seriyi 8D tekniği ile hazırladım. Kelimeler zihnine sadece bir ses olarak değil, tüm bedenine yayılan bir frekans olarak ulaşacak. Her sabah kalktığında ve gece yatmadan önce dinlemen önemli. Sabah dinlediğinde , bilinçaltın hala uyanmamışken bu frekanslarla programlanacaksın. Gün boyu enerjini koruyacak, zihnini net tutacaksın. Gece dinlediğinde , zihnin ve ruhun gevşeyecek, bilinçaltın en açık hale gelecek. Uykuya hangi düşünceyle dalarsan, bilinçaltın onu işlemeye devam eder. Bu yüzden, her sabah ve her akşam dinlemek, sürecin en güçlü parçası olacak. Ve 21 günün sonunda kendini daha hafif, daha net, daha özgüvenli ve sevgiye tamamen açık hissedeceksin. Artık geçmişin yüklerini bırakacak, eski kalıplarını kıracak ve hayatına sevginin, doğru aşkın ve hak ettiğin ilişkilerin akmasına izin vereceksin. Şimdi, kendine bu 21 günü armağan et. Hazırsan, ilk bölüme adım atmanın tam zamanı!…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Sevmek ve sevilmek en büyük ihtiyaçlarımızdan biri. O nedenle de insan hayatı boyunca sevgiyi alabileceği ve kalbindeki sevgiyi verebileceği bir eş arar. Kimisi şanslıdır. İlk aşık olduğu insan doğru insandır ve onunla bir ömrü paylaşır. Kimisi de doğru kişiye ulaşana kadar yanlış ilişkilerden geçmek zorunda kalır. İdeal eş, sağlıklı ve dengeli ilişki kurabildiğimiz insandır. İdeal ilişki de birbirine bağımlı olmadan, kendi içinde tam ve bütünlüğü yakalamış iki insanın kurduğu bağdır. Çoğu insanın en uygun eşi bulamıyor olmasının nedeni kendini sevilmeye değer bulmamasından, sevilmeyi hakettiğine inanmamasından kaynaklanır. Sevgiyle ilgili inançların neler? Bu dünyada seni sevecek birisi olduğuna inanıyor musun? İnsanlar kendileri için doğru insanı bulabilirler mi yoksa bu imkansız mı? Sence sen sevilmeyi hakediyor musun? Tüm bunlara verdiğin cevaplar senin sevgiye dair inançlarını gösteriyor. Hatırla! İçerde ne varsa dışarda da o vardır Sen neye inanıyorsan hayatında da da inandığını yaşarsın Ve sen neye hazırsan o da senin için hazırdır Hadi gel… Kendini ne kadar seviyorsun, sevmeyi ve sevilmeyi hakediyor musun birlikte bakalım. İlişkiye dair olumsuz inançlarını bulalım ve dönüştürelim. Sonra da İlahi sistemin senin için hazırladığı ideal eşi hayatına davet edelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=8k5EnkfjsIM…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) İster kadın olalım ister erkek her birimizin varoluşunda eril ve dişil enerji birarada bulunmaktadır. Bu ikisinin dengede olması bizim sağlıklı ilişkiler kurmamızı sağlar. Eğer dengede değillerse ilişkilerimizde bir türlü o aradığımız uyumu yakalayamaz, kendimizi eksik yetersiz ve değersiz hissederiz. Eril ve dişil enerjinin olması gereken dengenin üstünde veya altında olması da ilişkilerimizde bizim farklı roller üstlenmemize neden olur. Dişil enerjisi normalin üstünde bir kadınsak bu bizi ilişkilerimizin içinde daha anaç yapar. Eşlerimize sevgililerimize annelik yapmaya başlarız. Eril enerjisi yüksek bir kadınsak, toplumda erkek gibi kadın diye tabir edilen ve ilişkide daha baskın, otoriter, her şeyi organize eden ve yöneten konumundayızdır. Erkekler için de durum aynı şekildedir. Eril enerjisi yüksek bir erkekseniz eşlerinize sevgililerinize küçük bir kız çocuğu gibi davranır, korumacı yaklaşır, babalık rolünü üstlenirsiniz. Dişil tarafı yüksek bir erkekseniz kadınların annesinin sözünden çıkmıyor, iradesini koyamıyor diye sürekli şikayet ettiği, pasif, çekinik bir roldesinizdir. Eril enerjisi yüksek bir kadınla, dişil enerjisi yüksek bir erkek elbette bir araya gelebilir ve bir uyum içinde yaşayabilir. Fakat bu ilişki daha çok bağımlı ilişki tipidir ve her iki tarafta eksik olan taraflarını birbiri ile tamamlamaya çalışır. Sağlıklı olan, her bireyin önce kendi içinde uyumu ve dengeyi yakalaması ve sonrasında bir ilişkiye başlamasıdır. Hadi gel… İçimizdeki eril ve dişil enerji dengesine bakalım. Olması gerekenden daha yüksek ya da daha düşükse farkedelim ve dengeye getirelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=bGfxMUHyzTA…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Midemizde kelebekler uçarak başladığımız ilişkilerden bazen gözyaşları, hayal kırıklıkları içinde ayrılırız. Bizler fiziksel, duygusal, zihinsel ve enerji bedenlerimizden oluşuyoruz. Dünya üzerinde fiziksel bedenlerimizle birbirimizi görsek ve ilişkiye girdiğimizi zannetsek de diğer bedenlerimizde bütün deneyimlerimizin içindedir. Her birimizin enerji bedeninde geçmişten gelen kayıtlar vardır. Atalardan, anne ve babamızdan, çocukluğumuzdan gelen bu kayıtlar, bilinçli bir şekilde farkında olmasak da bizi etkiler. Bir ilişkiye başladığımızda fiziksel bedenlerimizle birlikte enerji bedenlerimizde de alışveriş başlar. Ve biz aslında bize ait olmayan partnerimize ait olan deneyimleri de enerji bedenimize aktarmış oluruz. İlişkiler bittiğinde fiziksel olarak ayrılmış olsak da enerji bedenimize almış olduğumuz, bize ait olmayan bu deneyimler kalır ve kendi hayatımıza döndüğümüzde ya da yeni bir ilişkiye başladığımızda hiç farkında olmasak da bizi bloke etmeye başlar. İşte bu nedenle geçmiş ilişkilerden özgürleşmek, enerji bedenlerimize yapışmış bize ait olmayan aktarımları bırakmak, o kişiyle aramızda oluşmuş olan bağı kesmek çok önemlidir. Hadi gel… Bugün geçmiş ilişkilerimizi birbir gözden geçirelim. O ilişkilerden bilerek ya da bilmeyerek almış olduğumuz ve şimdiki hayatımızı etkileyen neler varsa bırakalım. Aramızda oluşan enerji bağını keselim ve özgürleşelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=NQ6vAUqzkiA…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Her birimizin ailemiz, arkadaşlarımız, çevremiz tarafından belirlenen yapmak zorunda olduğu kocaman listeleri var. Şu notu al-malı-sın, bu işe gir-meli-sin, şöyle bir eş seç-meli-sin, bu kadar para kazan-malı-sın, çocuk yap-malı-sın, zayıfla-malı-sın gibi uzayıp giden –meli –malı’larla doluyuz. Peki bu –meli –malı’ların ne kadarı bizimle uyumlu? Mesela sağ beynin daha aktif, sosyal zekan daha yüksek ama okulda matematik puanınla başarın ölçülüyor. Gönlünden geçen meslek başka ama sen burada daha çok para var diye bambaşka bir işte çalışıyorsun. Yani içindeki senle dışındaki sen birbirinden kilometrelerce uzakta. Bize ait olmayan bizim dışımızda olan hiçbir şeyle bağ kuramayız ve onun içinde var olamayız. İyi bir aile, başarılı bir kariyer, iyi bir sosyal çevre, iyi bir yaşam sürmeye yetecek gelir ama bütün bunlara rağmen dışarıda mutsuz dolaşan insanlar. Çünkü onlar kendi hayatlarını değil, kendilerine tarif edilen hayatı yaşıyorlar. O yüzden de içerdeki ses durmadan bir şeylerin yolunda gitmediğini söylüyor. Her şeyim var ama bir türlü mutlu değilim neden? Çünkü kendin değilsin, çünkü sana biçilen kıyafetle dolaşıyorsun ve sonuç olarak kendin olamadığın hayat amacını gerçekleştiremediğin için hep bir şeyin ya da bir şeylerin eksikliğini hissediyorsun, içinde kocaman bir boşlukla yaşamaya çalışıyorsun. Hayatında o eksikliğini hissettiğin şey ne? Sensin! Hayatında sen eksiksin. Hadi gel… Seni kendin olmaktan alıkoyan –meli –malı’ların neler bir bir farkedelim. Sonra da seni sen yapan, içerde bir yerde saklı kalmış neler var bulalım ve ortaya çıkaralım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=aNpF8b8B8es…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Her birimiz milyarlarca yıllık bu gezegen üzerinde ortalama 70-80 yıl seyahat eden yolcularız. Aslında an ben an kendimizden kendimize doğru yol almaktayız. Amacımız da, en iyi versiyonlarımıza ulaşabilmek. Hepimizin hayat yolculuğunda bir misyonu var ve o amaca doğru da yol alıyoruz. Eğer bir yolculuk söz konusuysa senin de çok iyi bildiğin gibi bir çıkış istasyonu bir de varış istasyonu vardır. Senin varış istasyonun B noktasıysa ona varmak için mutlaka A noktasında doğacaksın. B noktasında doğarak B ye varamazsın öyle değil mi? İçine doğduğun, zaten olduğun bir şeye evrilemezsin. Ruhunun gerçek büyümesi için, olmadığın bir yerde, olmadığın bir halde doğman ve kendin gerçekliğine doğru yönlenmen gerekiyor. Bir bilgin olarak ölebilmen için bir cahil olarak doğmuş olduğunu farket! Dolayısı ile doğduğun aile, şartlar, karakterin, yapıp yapamayacaklarına olan inancın, senin bu yolculuğunun başlangıç noktasını gösteriyor. Eğer kendini bulmak ve tanımak istiyorsan yolculuğunun başladığı yerdeki sana bir bak. Ve varacağın noktanın bunun tam karşısında olduğunu da bil. Bu hayattaki dersin sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurmaksa, anne babanın ilişkilerinde, kendi ilişki deneyimlerinde mutsuz, zorlu, yanlış ilişkiler deneyimlemen kaçınılmaz. Ne zamanki bunu farkeder ve varış noktana doğru yürümeye başlarsan, yolun seni mutlaka sağlıklı ve dengeli bir lişkiye götürür. Nereye gideceğini bilen insana dünya bile kenara çekilip yol verir. Hadi gel… şimdi hayatına birlikte bakalım. Çıkış noktanda neler var ya da neler yok. Senin yolculuğun seni nereye vardırmaya çalışıyor birlikte farkedelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/channel/UCe6GsYqHK5nrALGMpZVzgfQ…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Bizler için yoktan var edilen ve sınırsız potansiyeller barındıran bir sistemin içinde yaşıyoruz. Buna rağmen, her şeyin mümkün olduğu bu dünyada isteklerimizin mümkün olmayacağı inancına da sıkı sıkı sarılıyoruz. Bu sonsuzluğun içinde sana imkansızı düşündüren ne? Her şey benzeriyle eşleşiyor. Bu sistemdeki, canlı cansız her yaratılanın bir frekans olduğunu hatırlarsak düşüncelerimizin de bir frekans olduğunu anlarız. Bu nedenle de zihnimizde ne varsa dışarıdaki hayatımızda da onu yaşarız. Başka bir deyişle dış dünyada olan biten her şey düşüncelerimizin yansımalarından ibarettir. Hakettiğin parayı kazanamayacağını düşüyorsan kazanamazsın. Kimsenin sana aşık olacağına inanmıyorsan seni gönülden sevecek biriyle karşılaşamazsın. Yani ilahi sistem, senin zihinsel olarak verdiğin direktifler doğrultusunda çalışır. Friedrich Nietzsche , düşüncelerimizin en iyi aynası, yaşamlarımızın akışıdır cümlesiyle anlatıyor bunu. Peki sen düşünsel aynana baktığında neler görüyorsun? Sisteme nasıl emirler gönderiyorsun? Farkında olarak ya da olmayarak, nelerin olma ihtimalini engelliyorsun? En önemlisi bu durumu değiştirmek mümkün mü? Elbette! Hadi gel… İstediğin, hayalini kurduğun şeylerle ilgili zihninden neler geçiyor, olması olmaması yönündeki düşüncelerin neler birlikte bakalım. Sonra da kendimizi her şeyin mümkün olduğu gerçeğiyle buluşturalım... Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/channel/UCe6GsYqHK5nrALGMpZVzgfQ…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Evrende var olan her şey canlı ve her AN hareket halinde. Hep bir arada muhteşem bir senkronla ilerleyen kocaman bir sistemin içindeyiz. Bazı varlıkların hızı bizim görme hızımıza yakın olduğu için gözlemleyebiliyoruz. Mesela bir parkta yanımızdan koşarak geçen bir kedi ya da köpek gibi. Ama aynı parktaki ağaçların hareketi çok yavaş olduğu için bize sanki hareket etmiyorlarmış gibi geliyor. Oysaki zaman içinde hiç hareket etmez zannettiğimiz kayalar bile yer değiştiriyor, sıradağlar hareket ediyor. Yani evrende sabit kalan, değişmeyen hiçbir şey yok. Değişime direnç gösteren sadece biz insanların zihni. Kendimizi bütün varoluştan üstün görerek, hayatlarımızı kontrol etmeye çalışıyoruz. Bazı şeylere sabır göstermeden hemen olsun isterken vadesi biten, bırakmamız gereken bazı şeyleri de hayatımızda tutmaya çalışıyoruz. Hiçbir ağaç ilkbahardan önce yeşil yapraklarım açsın diye tutturmaz ya da sonbahar geldiğinde ben yapraklarımı dökmüyorum, onlardan ayrılamam diyerek yapraklarını gövdesinde tutmaya çalışmaz. Hayatımızdaki bütün deneyimlerin kendi zamanında kendi doğalında olmasına izin verebilsek, kendimizi evrensel sistemin akışına bırakabilsek,oldurmak için çırpınmasak, vakti geçene süresi dolana veda edebilsek, tüm yaşam deneyimlerimiz ilahi sistemin ritmiyle uyumlandığından kolaylıkla ve rahatlıkla akacak. Bizi bekleyen hayatı yaşayabilmek için planladığımız hayatı bırakmaya istekli olmalıyız. Hadi gel… Bugün nerelerde, kimlerde, hangi duygularda tutunup kalmışız bulalım. Muhteşem bir senkronla hareket eden ilahi sisteme dahil olalım. Bırakalım aksın, izin verelim olsun… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=-nRkRWRuJR0…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) İş hayatımızda, sosyal çevremizde bizi öfkelendiren, zorlayan, damarımıza basan insanlarla çokça karşılaşırız. Canımıza tak ettiği yerde ilişkimizi keseriz ama yeni girdiğimiz işte ya da çevrede bir bakmışız yine buna benzeyen insanları mıknatıs gibi kendimize çekmişiz. Bu insanların aslında çocukluğumuzda tamamlayamadığımız çatışmaların kahramanlarının dublörleri olduğunu söylesem ne düşünürdün? Zihnimiz tamamlamak üzere kurguludur. Yarım kalmışı, bitmemişi sevmez. Söylenmemiş sözler, yarım kalmış ilişkiler, halledilmemiş problemler için her an tetiktedir ve bir muhatap arar.Bu nedenle de eksik kalmış frekansımızla, çemberi tamamlanmamış deneyimleri kapatmak için sürekli çalışır. Şimdi bir düşün, kimlerle problem yaşıyorsun? - Genel müdürün - Mesai arkadaşın - Sosyal çevrenden bir arkadaş - Eşinin ailesinden biri - En yakın arkadaşlarından biri Genel müdürüne gıcık olurken aslında kime gıcık oluyorsun. Senin sürekli damarına basan arkadaşın aslında sana çocukluğundaki kim gibi davranıyor. Ve sen, asıl çatışma yaşadığın, bastırdığın, unuttuğunu zannettiğin insanlardan habersiz benzerleriyle kavga ettiğinin farkında mısın? Hayatımızdaki bu insanların, geçmişten getirdiğimiz bir sorunu çözmek üzere bilinçaltımız tarafından seçilmiş dublörler olduğunu anlayabilirsek daha huzura ve sakinliğe geçiş yapmamız kaçınılmazdır. Çünkü yorgan gider kavga biter. Hadi gel… Şu an hayatımızı zorlaştıran, içten içe kavga ettiğimiz, anlaşamadığımız kim ya da kimler var bir bakalım. Sonra da, onların aslında bizim hayatımızda kimlerin dublörleri olduğunu bulalım, özgürleşelim ve esas çatışmayı tamamlamamız gereken kişiyle de çemberimizi kapatalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=XwiwNf2GsgI…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Bizler hayatımızı dümdüz bir çizgide yaşadığımızı zannediyoruz. Çünkü algılarımız zamanı bu şekilde tanımlıyor. Oysa ki içinde yaşadığımız sistem döngülerden yani dairesel hareketlerden oluşuyor.Hiçbir şeyin mutlak bir başlangıcı olmadığı gibi mutlak bir sonu da yok. Bir şey biterken başka bir şeyin başlamasına vesile oluyor. Fiziksel dünyada bunu kolaylıkla gözlemleyebileceğimiz pek çok örnek var. Doğaya baktığımızda güneşin doğması ve batması, bedenimize baktığımızda her nefes alış ve verişimiz bize içerde ve dışarda makro ve mikro düzeyde devam eden çemberleri gösteriyor. Bu döngülerden, biz farkında olsak da olamasak da hayat deneyimlerimizde de geçiyoruz. Geçmişimize dönüp baktığımızda olaylar ve kişiler değişse de birbirine tıpatıp benzeyen duygu örüntülerini rahatlıkla görebiliriz. Farkında olmamız ya da bilmemiz gereken tek bir detay var. Bu döngülerden çıkabilecek olmamız. Peki nasıl? Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir diyen Einstein zaten bize sorunun cevabını veriyor. Bir öğrenci hayal et. Her seferinde matematik dersinden sınıfta kalıyor. Çünkü her defasında problemi aynı yöntemle aynı yolla çözmeye çalışıyor. Ta ki bir gün yöntemini değiştirene kadar. Değiştir; düşünceni, duygunu, davranışını. Hadi gel. Bugün hangi derslerden geçemiyoruz, neden problemi bir türlü çözemiyoruz, takılıp kaldığımız işe yaramayan yöntemimiz ne farkedelim. Sonra da, aynı yerde tekrar tekrar dönmemek için neleri değiştirmemiz gerekiyor bulalım ve sene sonu karnelerimize geçer notu yazdıralım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=JpD1m7msvu8…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) İnsan sosyal bir varlık ve sürekli dış dünya ile iletişim içinde. Okul hayatı, iş hayatı, sosyal hayatı ona eşlik edecek, dinleyecek, eğlendirecek, peki çok anıyı paylaşacak arkadaşlarıyla dolu. Peki insan en çok kimle vakit geçirir, kimle konuşur. Elbette kendisiyle. O halde insanın en iyi arkadaşı kendisi midir? Sor kendine, kendinle arkadaş, dost olmak istermiydin. 7/24 bir arada olduğun, beyninin içinde sürekli konuştuğun senle aran nasıl? Zihninde bu kadar çok konuşma varken, kendini dinlediğin zamanlar oluyor mu? Yoksa yalnız kaldığın ilk andan itibaren iç sesinin söylediklerini duymamak için hemen bir şey izlemeye ya da dinlemeye mi başlıyorsun. Belki de kendi kendinle kalamadığın için sürekli gereksiz işler yaratıyorsun? Sence seni tanıyor musun? Kendine karşıdan bakabilseydin neler görürdün, neler söylemek isterdin. Bir arkadaş olarak hangi tavsiyelerde bulunurdun. En çok sevdiğin arkadaşını mutlu etmek için yaptıklarını kendine de yapabiliyor musun? Dost acı söyler düşman güldürür. Sen kendine güldürüyor musun yoksa acı sözlerle kendini geliştirmene destek mi veriyorsun. En önemlisi kendi kendine iyi ki varsın diyebiliyor musun? Hadi gel… Bu gün kendimizle yeniden, en baştan tanışalım. Dışarıdan nasıl görünüyoruz, içerden nasıl anlaşılıyoruz, kendimizle arkadaş olmak ister miyiz bir bakalım. Şimdi kendimizle sohbete gidelim ve belki de daha önce hiç söylemediğimiz o sihirli iki kelimeyi söyleyelim. İyi ki varsın diyelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=rBsE1Iuetyc…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Hayata güveniyor musun? Yoksa hep incecik bir ipin üzerinde yürüyormuş gibi mi hissediyorsun? Peki ya güç. Yaşadığın olaylar karşısında güçlü durabiliyor musun? Yoksa kendini hep aciz, çaresiz, hayatının kontrolünü kaybetmiş gibi mi hissediyorsun? Hakkını araman gerektiğinde nasılsın? Kendini sonuna kadar savunabilir sana ait olanı alabilir misin yoksa insanlar senin sınırlarının içine rahatlıkla girer ve senden istediklerini kolaylıkla alabilirler mi? Özgüven konusunda ne düşünüyorsun? Kendin için “Ben özgüvenliyim” diyebilir misin? Kariyer ve parayla ilişkin ne durumda? Bunları neden mi soruyorum? Olaylar karşısındaki güçlü duruşumuzu, özgüvenimizi, hayata güven duygumuzu ve işimiz, kariyerimiz, parayla olan ilişkimizi babalarımız belirler. Çocukluğunuzda “Benim babam senin babanı döver” diyebilen bir çocuksanız ki; hiçbir baba başka bir babayı dövmesin ama bir çocuk böyle söyleyebiliyorsa kendini güvende hissediyordur.Bana bir şey olmaz arkamda kapı gibi bir babam var diyebilen birisiyseniz güçlüsünüzdür. Boşanma, hastalık, babanın erken vefatı ya da başka nedenlerle hayatımızda babanın alanı boşalmışsa daha pasif, çekimser, irade koyamayan, özgüveni ve özsaygısı düşük bireyler olarak hayata karışırız. Hadi gel… Bu gün babamızla olan ilişkimize bir göz atalım. Çocukluğumuzdan bu güne ruhsal ve duygusal gelişimimizde babamızın rolünü farkedelim. Yaptıkları ya da yapmadıkları, bazen de yapamadıklarıyla bize öğrettiği her şey için teşekkür edelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=HLyenaNupP8…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Doğduğumuz andan itibaren temas ettiğimiz ve ilişki geliştirmeye başladığımız ilk kişi. Yani, annelerimiz ya da bize bakım verenler. Çocuklar, ilgiyi, şefkati, sevgiyi annelerinden alırlar. Aynı zamanda onlardan bakım alırken, hayatta kalmayı sağlayacak yaşamla başetme becerilerini de. Annemizle kurduğumuz ilişki, aslında hayatla olan ilişkimizin bir yansımasıdır. Sosyal hayatımız, okul hayatımız, iş hayatımız, özellikle partnerlerımızla olan ilişki modellerimizin temellerini oluşturur. İhtiyaç duyduğu her an hiç gecikmeden ilgi ve destek alan çocuklar güvenle bağlanan benlik modeli geliştirirler. Tam tersi durumda ise; özgüven eksikliği ve değersizlik duygusunun gelişmesi ile, ya kaygılı bağlanma ya da kaçıngan bağlanma modeli gelişir. Annemizle ilişkimiz bu güne kadar nasıl şekillendi bir düşünelim; Çatışmalı ? Bağımlı ? Kaygılı ? Aşırı korumacı ? Mesafeli ? Doyumlu ? Ve şimdi de iletişimde olduğumuz insanlarla olan ilişkilerimizi düşünelim; tıpatıp aynısını mı kopyalamışız yoksa tam tersini mi ? Kişiliklerimizi oluşturan parçalardan hangilerini annemizden almışız? Bu parçalarla barışık mıyız yoksa kavga halinde miyiz? Hadi gel… Bu gün annemizle aramızdaki bağları yeniden gözden geçirelim. Olumsuz bağları onaralım, olumlu bağları güçlendirelim. Annemiz ister hayatta olsun ister olmasın, ona sımsıkı sarılıp koşulsuz sevgisiyle kalplerimizi dolduralım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=1QFVBvOLcQ4…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Çocukluk deneyimlerimiz duygusal gelişimimiz için oldukça önemlidir. Tanık olduğumuz, yaşadığımız olaylar üzerinden dünyayı ve hayatımızı anlamlandırır bunun sonucunda da içsel haritalarımızı oluştururuz. Bireysel çalışmaların neredeyse tamamı bize gösteriyor ki; yetişkinlik yaşantılarındaki problemlerimizin kökeni işte bu haritalar. Bize bakım verenlerle kurduğumuz ilişki tipleri, gelecek yaşantılarımızdaki bağ kurma şeklimizi, güven duygumuzu şekillendiriyor. Eğer bunlarda problem varsa, haritalarımızda bizi ana yoldan uzaklaştıran karanlık ve sapa yollar, çıkmaz sokaklar, dik yokuşlar, keskin virajlar oluşuyor. Eğer bu gün yaşadıklarımızı anlamak istiyorsak mutlaka çocukluğumuza dönmeli, oradaki yaşantılarımıza bakmalı, içimizdeki çocukla temas kurmalıyız. Çocukluğumuzu ne kadar hatırlıyoruz? O yılları nasıl yaşadık? Mutlu bir çocuk muyduk? Hayallerimiz nelerdi? Hayatı nasıl algılıyorduk? İçinde yaşadığımız dünya bizim için nasıl bir yerdi? İşte bütün bu soruların cevabı bizim çocukluk anılarımızda saklı ve bugünümüzü de bu soruların cevapları şekillendiriyor. “Çocukluğumuzda daima bir an vardır ki, kapı açılır ve geleceği içeri alır” diyen Graham Greene ’e selam olsun. Hadi gel. Bugün seninle geçmiş ve geleceği buluşturan o kapıdan geçelim. Çocukluğumuza birlikte yürüyelim. Bugünkü aklımız ve algımızla onunla buluşalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=1QFVBvOLcQ4 Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/422763276…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Yaşam ağacı, en ilkel toplumlardan en ileri medeniyetlere, tek tanrılı dinlerden çok tanrılı dinlere felsefe, mitoloji, sosyoloji, psikoloji alanlarına konu olmuştur. Üzerine çok derin anlamlar yüklenmiş, sayısız mitler, efsaneler türetilmiştir. Hayat ağacı, Kutsal ağaç, Dünya ağacı, Evren ağacı ya da Kozmik ağaç olarak da anılır. Doğurganlığın, ölümsüzlüğün sembolüdür. Aynı zamanda şansın, bereketin ve şifanın da. Dünyanın merkezinde olduğuna inanılır ve göğün yedi kat üzerine kadar uzanır. Yer ile gök arasında ruhsal bağlantıyı sağlayan kutsal bir ağaçtır. Anne rahmindeki bir bebek için göbek kordonu nasıl yaşamsal bir öneme sahipse yeryüzü için de yaşam ağacı aynı derecede önemlidir. Kökleri toprağın derinliklerine doğru ilerlerken bize ilk insandan bu güne kadar yaşanmış tüm deneyimleri, bilgileri aktarır. Toprağın içindeki canlılık ve bereketi hayatlarımıza taşır. Gövdesiyle yeryüzündedir ve bize tüm varoluşla bir olduğumuzu hatırlatır. Dalları gökyüzüne sonsuzluğa uzanırken, ilahi olanla bağlantı kurmamıza vesile olur. Aynı zamanda bize hayatın devam ettiğini, karmaşıklık içinde de bir düzen olduğunu gösterir. Yani Yeraltı, Yeryüzü ve Yerüstünü birbirine bağlayan, ilahi dengeyi ve birliği anlatan, öğreten çok önemli bir semboldür. Hadi gel… Bugün yaşam ağacına doğru bir yolculuğa çıkalım, onun bolluk bereketinden, şifasından, bilgeliğinden nasibimizi alalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=2OI9tolMfEA Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/403496003…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Adına her ne dersen de. Allah, Tanrı, Evren, Enerji. Hepimiz ilahi bir kaynağa bağlıyız ve oradan besleniyoruz. O kaynakla iletişimimizi kopardığımızda da tıpkı annesinin memesinden ayrı düşmüş bebekler gibi kendimizi duygusal olarak aç hissediyoruz. Terkedilmişlik duygusuna kapılıyoruz, sevgisizlik içinde dolaşıyoruz. Elimizi attığımız işlerde bolluk ve bereketten uzaklaşıyoruz. Frekansımız gittikçe düştüğü için negatif enerjiyi kendimize çekiyoruz. Hayatlarımız freni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı son sürat inerken elimiz kolumuz bağlı izliyoruz. Başımızın tam tepe noktasındaki beyaz boru işte bizi bu ilahi kaynağa bağlıyor. Taç çakramız, bizim sonsuz ve sınırsız kaynaktan beslendiğimiz 7.enerji merkezimiz. Her birimiz hayatlarımızda pek çok farklı alanda zorluk yaşıyoruz. Kimimiz sağlıkla, kimimiz parayla, işle, aileyle, ilişkiyle. Ve bu sıkıntılar zaman zaman bizi öyle zorluyor ve şüpheye düşürüyor ki! Sanki ilahi sistem diğerlerine harika fırsatlar sunarken bizi es geçiyor. İhtiyaçlarımızı, isteklerimizi görmüyor, duymuyor. İçerdeki negatif inanç kalıbı günden güne büyürken kısmetimiz kapalı, her işimiz ters gidiyor diye hayıflanıyoruz. Böyle anlar yavaş yavaç inancımızı kaybetmemize sebep oluyor. İsyan bayrağını çekiyoruz ve maneviyatımızı bir kenara bırakıyoruz. İşte bu bizi kendi özümüzden uzaklaştırıyor. Bir süre sonra ruhsuz, duygusuz, anlamsız bir sürü deneyimin içinden geçerken buluyoruz kendimizi. Pek çok insan bu noktada şunu söylüyor. İçimde bir boşluk var ve ne yapsam dolduramıyorum. Hadi gel… Her nerede, ne zaman ve hangi duygularla bağımızı koparmışsak, bugün yeniden özümüzle, kaynağımızla buluşalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=RYwPZ0XgliY Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/401168606…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) İçimden bir ses bana bugün seninle harika bir çalışma yapacağımızı söylüyor. Senin de içindeki ses sana zaman zaman böyle şeyler söyler mi? Eminim ki söylüyordur. Sabah kalktığında bugün şu arkadaşını aramalısın diyordur mesela. Ya da bugün şuraya gitmelisin. Şu eğitimi alsan iyi olur diyordur belki de. Aslında içimizdeki ses bizimle sürekli iletişim halindedir. Peki nedir bu içimizdeki ses? O bizim içsel rehberliğimizle iletişime geçtiğimiz enerji merkezimizdir. İki kaşımızın arasında, alnımızın ortasında olan, bazılarının üçüncü göz dediği ve rengi mor olan 6.çakramız. İçsel rehberliğimiz, ruhumuzun bilgeliği bize dört kanaldan ulaşmaya çalışır. Birincisi duru görü kanalımızıdır. Rüyalarımız, bu kanalın bize ulaşma yollarından biridir. Duru işit ikinci kanalımızdır ve şarkılardan tuttuğumuz fallar, bir arkadaşımızın nedensiz de olsa söylediği bir söz, televizyonda duyduğumuz bir konuşma hep bu kanalın mesajlarıdır. Üçüncü kanal duru sezidir. Hani birini görürsün ya da bir yere girersin de içine bir his düşer ya. İşte o senin sezgi kanalındır. Bunun bir ileri adımı da duru biliş dediğimiz dördüncü kanaldır. Sezginin de ötesindeki biliş halidir. İçinde hissettiğin şeyle ilgili hiç kuşku yoktur sadece çok kuvvetli bir şekilde biliyorum dersin. Herkes de bu dört kanal açıktır ve İlahi sistem bize bu kanallardan mesajlar yollar, bilgilendirir, dikkat etmemizi ister. Tıpkı seyahate çıktığımızda yoldaki tabelaların bizi yönlendirmesi gibi hayat yolculuğumuzun uyarı levhalarıdır bu mesajlar. Ama biz ya farkında değilizdir ya da kapatmışızdır. Hadi gel. Bugün, içsel rehberliğimizin kanallarını açalım. Bize bugüne kadar verdiği mesajlara teşekkür edelim bundan sonra vereceği mesajları da sevgiyle kabul edelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=y8ctInPDx5o Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/391410478…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Rengi turkuaz olan boğaz çakramız beşinci enerji merkezimiz. Kendimizi ifade etme gücümüz, yaşadığımız olaylara farklı açılardan bakabilme becerimiz, esneyebilme kabiliyetimiz ayrıca kendimize verdiğimiz değer, sevgi ve onay ihtiyacımızla ilgili. Duygularımızı, isteklerimizi, düşüncelerimizi yeterince ifade edebiliyor muyuz yoksa duruma uyum sağlamak için herkes ne isterse o olsun mu diyoruz? - Ben herkese uyarım, - Benim için çok da önemli değil, - Benim için farketmez, - Şimdi bir tatsızlık çıkmasın, onların dediği gibi olsun, Bu cümleler tanıdık geliyormu. Ne sıklıkta kullanıyoruz bir düşünelim. Hiçbir şeyde irade koymamak bizim varoluşumuza zarar verir. Çünkü her insan tek ve biriciktir. Bizi biz yapan farklı duygularımız, farklı düşüncelerimiz ve farklı tercihlerimizdir. Peki, neden insanlara uyum sağlamak isteriz? İnsanın bu çabası sevilme ihtiyacından gelir. Eğer ben kendim gibi olursam beni sevmezler, ben onların istediği gibi olayım da beni aralarına alsınlar, kabul etsinler, sevsinler . Yani hücrelerimiz, ben olduğum halimle değerli değilim, sevilmeye layık değilim yazılımıyla doludur. Hadi gel… Bugün kendi aynamızda kendimizi görelim. Herkesten ve herşeyden önce biz kendimizi olduğumuz gibi, her halimizle kabul etmeyi, değer vermeyi öğrenelim. Kalbimizdeki koşulsuz sevgiyle önce kendimizi sevelim. Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=ML189-iO9qE Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/384948904…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Çakralarımızdaki yolculuğumuza 4. Çakramız yani kalp çakramızla devam ediyoruz. Göğüs kafesimizin ortasında bulunan ve rengi yeşil olan bu enerji merkezimiz, tüm deneyimlerimizi ve ilişkide bulunduğumuz tüm insanları koşulsuz sevginin gücüyle kabul ettiğimizde yani -rağmen sevmeyi öğrendiğimizde dengeye gelir. Hayatımız boyunca pek çok insanla iletişim içinde oluruz. Aile üyelerimiz, arkadaşlarımız, partnerlerimizle duygusal alış veriş deneyimleri yaşar, yaşatırız. Aslında, her birimiz kendi rolümüz gereği yapmamız gerekeni yaparız. Bir arkadaşımızın senaryosunda iyi kalpli yardımsever rolünü canlandırırken başka bir arkadaşımızın senaryosunda kötü kalpli can acıtan rolünü üstlenmiş olabiliriz. Aynı şekilde ilişkide bulunduğumuz bazı insanlar bizim canımızı yakar, kalbimizi kırıp hayal kırıklığına uğratırken bazıları da bizi sevgileriyle sarıp sarmalar. Ruhumuz olumlu duyguları çok fazla kaydetmeye meyilli değildir daha çok olumsuz duyguların izini sürer. Canımızı yakan insanları bir türlü affedemeyiz. Bizi terkeden, aldatan, hakkımızı gasp edenleri her an her saniye aklımızın içinde taşır zihnimizde sürekli onlarla hesaplaşmanın provalarını yaparız. Bütün bunlar da zaman içinde enerjimizi emerken, bizi halsiz yorgun ve mutsuz bir insan haline dönüştürür. Hatta pek çok hastalığa da davetiye çıkarırız. Hadi gel.. Bizi üzen, kıran, inciten, hayal kırıklığına uğratan kim ya da kimler varsa her birine koşulsuz sevgimizi gönderelim, bize öğretmeye çalıştıklarını farkedelim. Tüm deneyimlerimizi sevgiyle kabul ederek yüreğimizin yükünü hafifletelim, özgürleşelim… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=xzXEbE5j8oI Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/384948904…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) 3.Çakra, hayat enerjimizin kaynağını oluşturan, bize yaşam motivasyonu veren, her anın içindeki mutluluğu huzuru farketmemizi sağlayan aynı zamanda da yaşam irademizi güçlendiren hayatımızın sorumluluğunu almamızı sağlayan çakramız. Göbek deliğinin iki parmak üstünde ve rengi sarı. Her birimiz milyarlarca yıllık bir gezegen üzerinde ortalama 80 yıl seyahat eden gezginleriz. Enerjinin dönüşümü kanunu gereği yaşadığımız evrenle birlikte bir formdan başka bir forma dönüşüp duruyoruz. Hiçbir şey kaybolmuyor sadece dönüşüyor. Yaşam deneyimlerimiz de öyle. Bizler de İyi veya kötü diye adlandırdığımız kişi ve olaylarla çevriliyiz. Kah üzülüp kah gülerek bir halden başka bir hale geçiyoruz. Tıpkı kalplerimizin ritmik atışı gibi hayatlarımızda sürekli bir devinim halinde. Ve daima iki seçeneğimiz var. Ya ağlayıp sızlayarak bir ömrü heba edeceğiz ya da nefes aldığımız her AN’ın yeniden başlama potansiyeline sahip olduğunu farkedip ilerleyeceğiz. Her insan kendi yaşam hikayesinin yazarı. Bir başkasını suçlamadan hayatlarımızın sorumluluğunu almak ve kendimize, yaşadıklarımıza olduğu gibi kabul verebilmek bize daimi huzuru getirecek. Hadi gel... Bugün savaştığımız ya da kabul veremediğimiz ne varsa sevgiyle kabul edelim. Olmakta olana izin verelim. Bırakalım aksın, izin verelim olsun… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=cGngy-TISqY Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/378420594…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Çakralarımızdaki yolculuğumuza ikinci çakra ile devam ediyoruz. Bu dünyaya doğarken seçtiğimiz cinsel kimliğimiz, bu kimliğin bedeni ile olan ilişkimiz, ikili ilişkilerimiz de yaşadıklarımız, içimizdeki yaratıcı tarafın aktive olması bu çakramızla ilgili. Her birimiz bu dünyada kadın ya da erkek kimliklerimizle deneyimler yaşıyoruz. Cinsel kimliğimizin karşılaştığı bu durum ve tutumlar bizim kendimize karşı olan özgüvenimizi, değerimizi, öz saygımızı belirliyor. Eğer deneyimlerimiz sonucunda karşı cins tarafından sevilmeye layık görülmediğimize inanmaya başlamışsak, çekim yasası kanunu gereği, hayatımıza bize değer vermeyen, inciten, kıran, yoran insanları çekmeye başlıyoruz. Diğer yandan, eril ve diş enerjilerimiz dengede değilse, bu da ikili lişkilerimize uyumsuzluk getiriyor. Dişil ya da eril enerjimizin normalden yüksek olması düşünüldüğü gibi bizi daha cazip biri yapmıyor. Bizi daha çok anaç ya da babaç yapıyor. İlişkilerimizde farkında olmadan partnerimize karşı anne ya da baba rolü üstlenmeye başlıyoruz. Eril ve dişil enerjimizin düşük olması da tam dersi yönde dengeyi bozuyor. Bu sefer de ilşkilerimizin içinde küçük bir çocuk kimliğiyle hareket eden taraf oluyoruz. Bütün bunların sonucunda da, dengesi bozulmuş, bir türlü rayına oturamayan ilişkilerin içinde, aradığını bulamayan kadın ve erkekler olarak yaşıyoruz. Hadi gel… Bu gün, kadın ve erkek olarak yaşadığımız deneyimlerdeki yaralarımızı bulalım, onları iyileştirelim, içimizdeki eril dişil enerjiyi dengeye getirelim. Ve böylece kendimize daha sağlıklı ilişkiler yaratabilelim... Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=DNe1ZgdWfYk Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/376356524…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Bu podcastle birlikte 7 çakramız için ayrı ayrı bölümlerden oluşan bir seri hazırlıyorum. Yani her bölümde bir çakrana yoğunlaşıp onun üzerinde çalışabileceksin. Birinci çakra kök çakramız. Bizi bu dünyaya bağlayan köklenmemizi, hayata tutunmamızı sağlayan, bolluk ve bereketimizin kaynağı olan aynı zamanda da korkularımızı ve güven duygumuzu yöneten çakramız. Her birimiz bu dünyaya doğum travmalarımızla geliyoruz. Anne rahmindeki o konforlu alandan çıkmak ve bu dünya deneyimine doğmak ilk anda her birimizin bilinçaltına korkuyu ve güvende hissetmeme duygusunu işliyor. O nedenle de hayatımız boyunca en çok aradığımız şey güven. Bunu, yaşadığımız yerde, ailemizde, ilişkilerimizde, işimizde kısacası varlığımızın olduğu her alanda arıyoruz. Kendimizi güvende hissetmediğimiz anlarda da çok korkuyoruz. Yaşama karıştığımız her bir anda da bunların üzerine yenilerini inşa ediyoruz. Böylece zihnimizi, duygularımızı ve bedenimizi bir korku zincirinin içinde yaşamaya mahkum ediyoruz. Bu zincirin içinde yaşıyor olmadak da, bizi hayatın keyifli taraflarının farkına varmaktan, özgür olmaktan, adımlar atmaktan, istediğimiz işi yapıp, istediğimiz insanlarla hayatımızı devam ettirmekten alıkoyuyor. Hadi gel… Bu gün kendi karanlığımız, korkularımız, kendimize güvenmediğimiz alanlarla yüzleşelim ve hepsinin içinden geçerek, varlığımızı olabildiğince özgür bırakalım. Köklenelim, güvenle hayatın içine karışalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=PoNSc_6uvE0 Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/372386707…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Vücudumuzda 7 tane enerji merkezimiz yani çakramız var. Her bir çakra enerjiyi dıştan içeriye ve içeriden dışarıya aktarıyor. Bu çakralardan birisinin kapısı kapandığında bizler hem fiziksel hem de duygusal sıkıntılar yaşamaya başlıyoruz. Birinci çakra kök çakramız. Cinsel organımızla anüs’ün arasından toprağa uzanan kırmızı bir boru şeklinde. Bu çakra bizim dünyayla kurduğumuz bağımızı ve köklerimizi temsil ediyor. İkinci çakramız, göbek deliğinin iki üç parmak altındaki turuncu renkli enerji merkezimiz. Yaratıcılığımız, cinsel kimliğimizle ilişkimizin kaynağıdır. Üçüncü çakra göbek deliğinin bir parmak üstünde. Rengi sarı. Yaşam enerjimizi aldığımız, içimizdeki gücü aktive ettiğimiz enerji merkezi. Dördüncü çakra kalbimiz ve rengi yeşil. Hayatımızdaki herkesi ve herşeyi koşulsuz sevginin gücüyle kabul etmeyi temsil ediyor. Beşinci çakramız boğaz bölgesinde ve rengi turkuaz. İfade gücümüzle, onay ihtiyacımızla ve kendimize verdiğimiz değerle ilişkili. Altıncı çakranın yeri alnımızın ortası. Mor renkli olan bu çakra içsel bilgeliğimizle, sezgilerimizle olan bağlantımızı gösteriyor. Yedinci çakra taç çakramız. Tepe noktamızdan ilahi kaynağa bağlanan beyaz bir boru şeklinde. Bu çakrada problem olduğunda, geldiğimiz kaynaktan tam olarak beslenemiyoruz. Haydi gel şimdi bu 7 enerji merkezimizi teker teker gözden geçirelim ve dengeleyelim... Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=kMQn22EAuOo Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/370284406…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) 21 Mart İlkbahar Ekinoksu ve önümüzde yepyeni bir dönemin kapıları açılıyor. Eski çağlarda insanlar doğayla içiçe yaşar ve hayatlarını tabiatın değişimlerine göre düzenlerlerdi. Kendilerini onun bir parçası gibi görür, değişim ve dönüşümlere kolaylıkla uyum sağlarlardı. Onlar için doğum ve ölüm, bir son ya da bir başlangıç değildi. Çünkü her şeyin başka bir şeye dönüştüğünü bilirlerdi. Doğada hiçbir şey kaybolmaz sadece form değiştirir. Mevsimlerin değişmesi gibi, sürekli değişen dönüşen enerjiler vardır. Modern çağda yaşayan bizler, doğayla bağlarımızı kopardığımız için bu düzenden ve onunla kurduğumuz bağdan uzaklaştık. Farkında olmadan, tabiatın kanunlarına karşı geliyoruz. Değişimlere direniyoruz. Bu da gün geçtikçe yaşam deneyimlerimizi zorlaştırıyor. Çünkü doğa, evren değişmek ve dönüşmek zorunda. Bir formdan başka bir forma evrilmek zorunda. Bizler, içinde bulunduğumuz bu sistemle uyumlu yaşamalı, bitiş ve başlangıç olmadığının farkına varmalı, doğanın bir parçası olduğumuzu idrak etmeli, yeniden bağ kurmalı ve onun ritmiyle hareket etmeliyiz. Hadi gel… Bu gün doğayla bir ve bütün olduğumuzu hatırlayalım. Onunla ve elbette kendi özümüzle yeniden bağ kuralım. Uzaklaştımız, yok saydığımız, manipüle etmeye çalıştığımız sisteme yeniden uyumlanalım. Müdahele etmeden, olmakta olana izin verelim... Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=XeCiNAwDsM8 Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/365955565…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Bedenlerimiz, ruhsal yolculuğumuzda bize eşlik eden değerli, eşsiz, biricik kıyafetlerimiz. Bizler hayat yolunda ilerlerken onlar da bizim hem fiziksel hem de ruhsal ağırlıklarımızı taşıyorlar. Peki biz bedenlerimize ihtiyaç duyduğu desteği verebiliyor muyuz? Maalesef… Çoğumuz bu konuda eksik kalıyor. Ne fiziksel ne de psikolojk olarak bedenlerimize iyi bakamıyoruz. Ve böyle olunca da onların yükünü gün be gün daha da arttırıyoruz. Vücudumuzda 75 trilyon hücre var ve bu hücreler farklı zamanlarda da olsa kendini yeniliyor. Karaciğerimiz 6 ayda kendini yenilerken, akciğerlerimizin kendini bir yılda yeniliyor. O zaman düşünelim; bedenimiz kendini her an her saniye yenileyebiliyorken nasıl oluyor da bazı hastalıklarımızı ömür boyu taşıyoruz. Bunun nedeni olumsuz duygularımız ve düşüncelerimiz. Bizler düşünsel olarak kendimizi değiştirirsek bedenimizi de daha sağlıklı bir hale getirebiliriz. Hadi gel bugün bedenimizle iletişim kuralım. Ona teşekkür edelim, bize söylemek istedikleri varsa dinleyelim, vermek istediği mesajları alalım… Hadi gel bugün bedenimizle konuşalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=EXsdJdE_PpU Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/363806577…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Her insan hayatının içinde bir yerde kendiyle olan bağını koparıyor. Kendini unutuyor ve daha çok önemsediği bir şey için ne yazıkki kendini terkediyor. Sen kendini nerede unuttun? Sen kendini nerede terkettin? Varlığını ne için, kim için, ne zaman feda ettin? Kardeşin doğduğunda mı, evlendiğinde mi, anne ya da babana bakmak zorunda kaldığında mı, evlat sahibi olduğunda mı, evladını kaybettiğinde mi yoksa erken yaşta para kazanmak için çalışmaya başlamak zorunda kaldığında mı? Kendini unuttuğunda, bu hayata doğma sebebini de unutuyorsun. Hayallerini, hedeflerini unutuyorsun. Sen kendini terkettiğinde aslında varlığını, özünü terkediyorsun. Işığını kapatıyorsun. Ve ne yazık ki kendini karanlıkta bırakıyorsun. Ve sen karanlıktaysan kimse seni göremez. Sen kendini unutursan herkes seni unutur. Sen kendini terkedersen etrafındaki herkes de seni terkeder. İşte bu yüzden! insan kendini nerede unuttuysa oraya dönmeli ve unuttuğu yerde kendini yeniden bulmalı. Hepimiz kendimize bunu borçluyuz. Hadi gel. Şimdi bu An, birlikte, kendimizi terkettiğimiz yere gidelim ve kendimizi bıraktığımız yerde bulalım. Kendimizle yeniden kavuşup ışığımızı bir daha hiç sönmemek üzere yeniden yakalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=ws7mDMX_avg Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/359761525…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Artık yolculuğa çıkmaya hazırız ve her yolculuk öncesinde olduğu gibi nelere ihtiyacımız varsa onları toplayıp yanımıza almalıyız. Bu yolculukta nelere ihtiyacımız var? Tabiki kendimize! Bütün parçalarımızı yanımıza alıp yola çıkmaya ihtiyacımız var. Peki bütün parçalarımız yanımızda mı? Ne yazık ki hayır! Hayat yolculuğumuzda ilerlerken; hayal kırıklığı yaşadığımızda, büyük kayıplar yaşadığımızda, aldatıldığımızda, terkedildiğimizde parçalarımız birer birer bizden kopup gitti. - O odadan çıkarken bir parçamı da orada bıraktım. - O kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ki, o an sanki bir parçam koptu. - O gittiğinde sanki bir parçam da onunla beraber gitti. Bütün bunları söylerken parçalarımızdan koptuğumuzun da farkındaydık aslında. Ama aynı zamanda başaracağımıza dair inancımızı, dünyaya, insanlara olan güvenimizi, sevmeye, sevilmeye inanmayı da bıraktığımızı farkedemedik. Bugün hedeflerimize, hayallerimize ulaşabilmek için, sağlıklı ilişkiler kurabilmek için, Bütün bu parçalarımıza ihtiyacımız var. Hadi gel, şimdi yol boyunca bıraktığımız bütün parçalarımızı birer birer toplayalım… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=Z2kaPAu8tpQ Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/353016215…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım Hoşgeldin :) Bu kaydı birlikte çıkacağımız meditasyon yolculukları öncesinde bedenini sakinleştirmeyi, zihninini odaklayabilmeyi deneyimlemen için hazırladım. Düşündüm ki; belki daha öncesinde hiç meditasyon yapmadın. Ya da bir iki defa deneyimledin ama bedenin sakinleşmedi, zihnin odaklanamadı, sende vazgeçtin bıraktın. Çok haklısın! Çünkü gün içinde, zihnimiz ortalama 350.000 – 400.000 veriyle muhatap oluyor. Etrafımızda da binlerce uyaran var. Bu yüzden zihnimizi tek bir noktaya odaklamak da zorlanıyoruz. İstediğimiz derinlikte meditasyon yapabilmek için, biraz zamana, biraz sabıra ve elbette ki istikrara ihtiyacımız var. Haydi gel şimdi, birlikte elele yeniden tekrar deneyimleyelim. Bunun için önce kendine seni hiç kimsenin rahatsız etmeyeceği bir yer bulmalısın. Burası senin kendini rahat hissettiğin, sevdiğin bir yer olmalı. Eğer yere oturacaksan bağdaş kurabilirsin ama şart değil. Ayaklarını uzatabilirsin. İstersen bir sandalyeye ya da bir koltuğa da oturuyor olabilirsin. Bütün bunların hepsinde sadece sırtının dik olduğundan emin ol. Ama bunun için sırtını arkaya yaslama. Sadece sırtının arkasına bir yastık koy ve sırtını dik tutabilmek için bu yastıktan destek al. Ve son olarak başını aşağıya düşürme, başını yukarı kaldır ve çenen karşıya bakıyor olsun. Artık hazırsın, başlayabiliriz… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube Linki; https://www.youtube.com/watch?v=AmBMLbdgov0 Castbox Linki; https://castbox.fm/vb/352791438…
8D Tekniği ile hazırlanmıştır. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz. Sevgili Ruhdaşım :) Hayat yolculuğumuzda belki karşılaştık belki hiç karşılaşmadık. Bunun hiçbir önemi yok aslında. Çünkü biz zaten birbirimizi ezelden ebede tanıyoruz. Ve sen şimdi bu kaydı dinliyorsan, biz seninle yeniden buluştuk demektir. O halde yeniden hoşgeldin :) Hayat yolculuklarımızda hepimiz farklı alanlarda sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz. Kafamızda sorular var, cevap bulamıyoruz. Sıkılıyoruz, üzülüyoruz, hayal kırıklığına uğruyoruz ve ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bütün bunları yaşarken dengede kalabilmek için tek bir şeye ihtiyacımız var. Sadece sakin bir zihne. İşte şimdi ben, bu kanalda senin için meditasyonlar hazırlıyorum. Bu meditasyonlar 8D tekniği ile hazırlanıyor. O yüzden lütfen kulaklıkla dinle. Sonra senden benimle deneyimlerini paylaşmanı istiyorum. Hayatının hangi alanlarında sıkıntılar yaşıyorsun, neye ihtiyacın var? Lütfen bana aydanlameditasyon@gmail.com adresime yaz. Yaz ki; ben senin için de yeni meditasyon kayıtları oluşturabileyim. Ayrıca kanalımı takibe alır, sevdiklerinle paylaşırsan beni daha fazla ruhdaşımla buluşturmuş olursun. Ve artık hazırız. O halde ne duruyoruz! Düşelim yola, başlayalım yolculuğumuza… Bu meditasyonlara tüm PODCAST kanallarından ulaşabilirsin; Apple Podcasts Google Podcasts Radio Public Breaker Pocket Casts Castbox Spotify Youtube linki; https://www.youtube.com/watch?v=Xj1wPsQm5KQ Castbox linki; https://castbox.fm/vb/352791437…
Velkommen til Player FM!
Player FM is scanning the web for high-quality podcasts for you to enjoy right now. It's the best podcast app and works on Android, iPhone, and the web. Signup to sync subscriptions across devices.
Slut dig til verdens bedste podcast-app for at styre dine yndlings shows online og afspille dem offline på vores Android og iOS apps. Det er gratis og nemt!